Gündemdeki Anayasa değişiklikleri ve Başkanlık sistemi tartışmaları, hukuki olduğu kadar içeriğinin nasıl doldurulacağına bağlı olarak büyük ölçüde siyasi bir meseledir de. 1876’dan bu yana 140 yıldır meclisli yani parlamenter sistem rayı üzerinde ilerleyen ülke, ülkenin geleceğini ümidimizce olumlu yönde ciddi şekilde etkileyecek. İşte tam da bugünlerde bu değişiklik tartışmalarının arifesindeyiz.
Önerilen sisteme doğrudan doğruya karşı çıkmak kadar, her ne pahasına olursa olsun taraftar olmak, bu önemli konunun ideolojik bir tartışma argümanına düşürülmesi algısına yol açabilir. Hâlbuki konu sıradan aktüel bir siyasi tartışma bahsi olamayacak kadar önemlidir.
Başkanlık sistemini de içeren anayasa değişikliklerinin ülkenin ve insanlarımızın muhtemelen gelecek 40 yılın etkileyecek bir değişiklik olması, konunun ne derecede önemli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Geçtiğimiz 35 yıl içerisinde 1982 Anayasası 17 defa değiştirilmişti. Bu rekor sayıda büyüklü-küçüklü anayasa değişikliği aslında bize bazı ipuçlarını da sunuyor. Toplumun ve devletin ilerlemesinin önünü tıkayan, onu sınırları içerisinde ve dış dünyada hantal ve hareketsiz kılan çatı, gerçek ihtiyaçlara bakılarak geriden de olsa bazı değişikliklerle reforme edildi. Aslında bütün bu değişiklikler, yeni anayasanın izlemesi gereken rotayı da açıkça ortaya koyuyordu. Temel hak ve hürriyetler konusunda ortaya konulan anayasal rejimin yeterince açık ve fonksiyonel olmaması değişiklikleri zorunlu kılarken dünyayı geriden de olsa izlemeye çalışıyordu.
Bugün Türkiye, hukuk alanında eskiye nazaran daha fazla birikim ve tecrübeye sahip. Hukuk alanında toplum yararına, iyi niyetle her konuda katkı sunacak yetişmiş insanları hiç de az değil. Diğer yandan, dünya da toplumumuz da artık 1980’lerin mantalitesinde hareket etmiyor. İnsanlar neye evet veya hayır diyeceğini görmek ve tartışılan konularda ikna edilmek istiyorlar. Kamuoyunda fayda ve sakıncaları yeterince tartışılmamış, anlatılmamış ve ikna edilmemiş sonuçlara, insanların göstereceği tepkiyi kestirmek kolay değil.
Bu sebeple, Anayasa değişiklikleri ve desteklediğimiz Başkanlık konusu da dahil olmak üzere bir bütün olarak kamuoyunda açıkça tartışılmalıdır. Çünkü, anayasa değişikliklerinin şu anda gündemde olan temel noktasını Başkanlık sisteminin oluşturduğunu unutmamak gerekiyor.
Bu arada basındaki tartışmalarda şahit olduğumuz bazı asılsız tezlere de dikkat çekmek gerekiyor. Güney Amerika’ya diktatörlüğün başkanlık sistemi eliyle geldiği söyleniyor. Tam aksine, diktatörlüğü askeri darbeler getirmişti ve ona verilen aşırı reaksiyonlar zincirleme bir etki oluşturmuştu. Bunu yaşlı başlı siyaset bilimcilerin söylemesi oldukça tuhaf geliyor. Yine basında, Başkanlığın ülkenin istisnasız bütün sorunlarını çözecek şekilde sunulması da gerçekçi değil.
Fransa yarı başkanlık sistemiyle, Almanya, İngiltere, İtalya parlamenter sistem içinde, kendi toplumlarına refah içinde bir ekonomik düzen ve en azından kendi vatandaşları için özgürlükleri teminat altına almayı başarmışlardı. ABD hukuken, Rusya ve Çin ise de facto başkanlık sistemleriyle itibarlı ve güçlü olmayı başarmıştı. Mesele hangi sistemi kabul ettiğinizden çok, dayandığı sosyolojik tabanın talepleriyle uyumlu ve tutarlı bir çizgide yürüyen, kendi oluşturduğu hukuku çiğnemeden, hızlı ve cesur kararlar almayı başaran, hızla değişen dış politikada kendi kararlarını zamanında verebilen bir sistemi kurmakla yakından ilgilidir.
Yeni anayasa değişikliklerini ve başkanlık sistemini şahıslar değil, ilkeler üzerinden tartışmak elzemdir. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi, ömürlerimiz vefa ederse önümüzdeki 35 yılda ilki Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, siyasi ve hukuki açıdan beş kudretli başkan göreceğimiz anlamına geliyor. Önümüzdeki yıllarda, olağanüstü gelişmeler olmazsa bu süreç şimdiden kimliklerini bilmediğimiz, belki de yüzlerini şu ana kadar hiç görmediğimiz yeni siyasi aktörleri geleceğe hazırlıyor.
Böyle bakıldığında, değişikliğin karşıtları da savunucularının da sistem değişikliğini bugün şahıslara karşıtlık veya taraftarlık üzerinden tartışmaları anlamını yitiriyor ve tartışma zeminini yanlış mecralara sürüklüyor.
Yaptığımız işe sadece inanmak değil, aynı zamanda içeriğini doğru şekil ve usuller izleyerek doldurmak kalıcı ve faydalı sonuçlar doğurur. TBMM Anayasalar Sitesi’nde yeni anayasa çalışmaları başlığı altında henüz değişikliklere dair tartışmalar veya üzerinde uzlaşılan maddeler yüklenmemiş. Yeni anayasa ve başkanlık modelinin, artık hazırsa görücüye çıkarılması zamanı gelmiş durumda.
Kategorik olarak lehte veya aleyhte olmak hatalı olduğu gibi, içeriği netleşememiş bir modelin tartışılması da aslında herkes için yıpratıcı.
Yine de ana hatlarıyla bakıldığında:
Sistem lehine görüşler, güçlü Devlet Başkanlığı ve Yürütme ile hızlı ve etkin karar alma mekanizması sağlanacağı ve Türkiye’nin tarihi tecrübesiyle uyuştuğu yönünde. Gerçekten de başkanlık sisteminin bu yönlerden katkı sağlayacağı kesin.
Aleyhte görüşler ise genellikle diktatörlüğe gidecek yolu açacağından ve modelin Türkiye’ye uymayacağı tezleri üzerine kurulu.
Bir sonraki yazımızda beklenen bu fayda ve eleştirilere değineceğiz…