Sistem tartışması
Devlet denilince iki büyük çerçeveden söz ederiz aslında. Yetki ve sorumluluk!
Huzur, refah, ferah ve onur yani izzet bu çerçevelerinin sınırlarının insanlar tarafından anlaşılmış, idrak edilmiş ve dahi birlikte ittifakla kabul edilmiş olmasına bağlıdır.
Şimdi bu iki çerçeveden Türkiye’ye bakalım. Cumhurbaşkanı ve Başbakan makamlarının yetki çerçevesi nedir tam olarak? Sorumluluk çerçevesi nedir tam olarak? Bulanık, üstelik kendine anayasa uzmanı diyenlerin bile tam olarak kavramayacağı kadar da karışık bir sistemimiz var. Kim kimdir, kim necidir belli değil. Daha kısa sorayım: Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın yetkileri nelerdir ve hangi konularda hesap verirler? Daha detaylı bir soru da şu: Cumhurbaşkanı’na verdiğim oy nereye gitti, Başbakan için verdiğim oy nereye gitti? Devleti yönetme yetkisini nasıl taksim ettim ben, hiçbir şeyden haberim yok. Sistem benimle alay ediyor aslında ve hiç kimse buna sinirlenmiyor.
Aynı anda namaz kıldırmaya kalkan iki imamlı cemaat sistemini bize kim yutturdu ve biz buna niye inandık? İki kaptanlı gemi fikrini mantıklı bulmuşlar, yetmemiş bunu tevil etmek için anayasa yazıp işi iyice karıştırmışlar ve bugünkü tuhaf sistemi devlet diye yedirmişler bize.
İlk iş bu çarkı bozup yerine insana, akla ve medeniyete yakışır biçimde bir sistem kurmak için yola çıkmalıyız. Başkanlık sisteminde model tartışmalarının istinasız hepsi memleket için hayırlıdır. Yol, yöntem, model tartışmak yerine şu anda sistem denilen garabeti korumak için çırpınanların da istinasız hepsi geleceğe ihanet içindedir…