Avrupa’yı tehdit eden son demir perde Yugoslavya’nın Sovyet darbesi ile eşzamanlı parçalanmasından sonra ortaya çıkan enkaza federasyon adını verdiler. Bu yağma sonrası, Hırvatlar’ın ve Sırplar’ın bağımsız toprakları, bayrakları ve vatanları oldu. Boşnaklar’a ise olanca zulme ve meşruiyete rağmen acı ve gözyaşı kaldı.
Bilindiği üzere Bosna-Hersek Federasyonu, Sırp Cumhuriyeti ve kantonların her birinin kendi hükümetleri ve parlamentolarından oluştu. O gün bugündür Bosna-Hersek Federasyonu 760 milletvekili, 180 bakan, 14 başbakan ve 5 cumhurbaşkanı ile dünyada yönetilmesi mümkün olmayan bu model ile her seçimde yeni bir demokrasi oyunu oynamakta.
Savaşın ve coğrafyanın dayattığı, tarihe dayanan zorluklarla mücadele etmek zorunda olan bu toprakların kaderi ne yazık ki Batılı hesap uzmanlarının masalarında şekilleniyor. Ruslar’danarkalanan Sırplar, Katolik dünyasına yaslanan Hırvatlar ve Müslüman Boşnaklar arasında yaşanan politik sertlikler federasyon içerisindeki gerilimi dinamik tutan faktörler.
Çetin coğrafyanın ve yakın tarihin öğrettiği onca tecrübeye rağmen ülke nüfusunun yarısını oluşturan Müslüman Boşnaklar arasındaki partizanca savaş Türkiye’deki yetmişli yılların setliklerini hatırlatıyor.
Türkiye’nin acı tecrübelerle yaşadığı sağ-sol kavgalarının potansiyel hazırlıkları Boşnaklar arasında aynıyla yaşanıyor. Bu çatışmayı demokrasi yarışında iktidar mücadelesi üzerinden okudukları için de şimdilik bu kavga meşru zeminde yürüyor.
Ama bu kamplaşma, çatışma öncesi fanatik gerilimin hat safhaya geldiğini gösterecek düzeydedir. Özellikler Sırplar’ıntehditkâr ve tahrik edici üslubu ile gerilen uluslararası ilişkiler sarmalında Boşnaklar arasında fiili bir durumun planlandığını söylemeliyiz.
Gezi olayları ve yargı darbesi öncesinde çatışma ortamına toplumun psikolojik olarak hazırlandığını bilenlerin çok açık olarak göreceği bir evre Bosna’da yaşanmaktadır.
İşsizlik oranları, iktidarın akçeli ilişkilerinin muhafazakar Boşnak siyaseti üzerinde odaklanmış olması, içerde işleyen temel argüman. Aşırı boyutlara gelen bu duyarlılık endüstrisine Müslüman ülkelerle olan ilişkiler eklenerek rejim kaygısı toplumun gündeminde canlı tutulmak isteniyor.
Boşnak Müslümanların azımsanmayacak kısmı bu keskinlik, bilenmişlik ve intikam duygusu içine çekilmiş durumda. Seksenli yıllardaki sosyal devletin refah düzeyini muhafaza etmekten ibaret bir siyaset algısı, önemli bir direnci bugüne kadar taşımış. 80’li yılların kazanımları ile savaş sonrası sosyo-ekonomik zorlukları karşılaştırırken maliyeti Aliyaİzetbegoviç’e vardıracak düzeyde bir sertleşme söz konusu.
Savaş sonrası Müslüman ülkelerle yakınlaşmanın getirdiği sosyal ortamı da yine bilinçaltına işleyen entergre Batılılık üzerinden okuyarak bu çatışma ortamının sosyal meşruiyeti de sağlanmış oluyor. Bu kesimlerin içlerinde besledikleri iman, Müslüman ülke yöneticileri ile siyaseten daha güçlü Boşnak muhafazakârlar arasındaki bağıntıyı Batılı pencereden görmekten kaynaklanıyor.
Bir proje sonucu oluşan bu bakış açısı ne yazık ki savaş sonrası yetişen nesil üzerinde bir duyarlılık ve bilinç düzeyi halinde öngörülen seyrinde devam etmektedir. Geçtiğimiz hafta yapılan Sırp bölgesi ayrılıkçı referandum girişimi ve federasyonun NATO ve AB üyelik süreçleri bahane edilerek yakın vadede endişe verici elektriklenmelerin yaşanacağını tahmin etmek hiç de zor değil…