Araplar’ı, Kürtler’i ve Türkmenler’i Irak’ı meydana getirten taraflar olarak kabul ediyorsak bu doğru. Sayısal karşılık olarak ölçülemeyecek kadar küçük ama çatışmalarda ve propagandalarda istismar etmeye yetecek kadar azınlıklar da var elbette. Eğer Arap, Kürt ve Türkmen dediklerinizi Irak’ı bölmek ya da tam tersi bir arada yönetmek için fay hattı kabul ediyorsanız işte bu çok isabetli olmayabilir. Irak, ırklara, ideolojilere, aşiretlere göre bölünmemiştir. Irak, Sünni ve Şii olarak bölünmüştür. Türkmenler, Kürtler ya da Araplar’ın gündelik siyaset yaparken aidiyetleri ırkına göredir ama derin krizlerde buna göre pozisyon almazlar. Kriz büyük olduğunda “Şii-Sünni” dengesine göre pozisyon alırlar.
Fetullah Gülen Türk’tür hem de “Said-i Nursi, Kürt olduğu için yanına gitmedim” diyecek kadar ırkçı Türk’tür. Bütün hayatı boyunca “Türklük, Türklük, Türklük…” dedi dedi sonunda Türkiye’ye saldırdı. DAEŞ’in içinde Türk militanlar yok mu? Nasıl ki Rus, Danimarkalı, İngiliz militanlar varsa aynı şekilde Türk militanlar da var. Şimdi DAEŞ Türkiye’ye saldırdığında Türk asıllı DAEŞ’li teröristler kimin tarafında duruyor, aidiyeti ne? Türklük yok oluyor ve Suud’un İngilizler’le birlikte uydurduğu dine tabi oluyorlar. “Türkiye’yle İran savaşsa İran’ın yanında yer alırım” diyen Türkler’i düşünün ya da İran-Irak savaşında İran’dan yana tavır alan Türkler’i düşünün. Şah İsmail, Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri’yle savaştığında askerleri kimdi? Demem o ki kimlik ve aidiyet kat kat inşa edilmiş tarih ve dinden ibaret bir yapıdır ve ırk bu kimlik yapısının en altındadır. Kriz büyüdükçe bir üst kattaki kimlik etkili olmaya başlar. “Ne şiddette bir krizde hangi kattaki üst kimlik devreye girer?” sorusuna cevap veren keskin hesapları vardır devletlerin. Bu iyi, şu kötü demiyorum, “Bu böyledir” diyorum.
Bölgesel meclisin iki yıldır toplanmadığı bir Erbil’den söz ediyoruz. 19 Ağustos 2018’de süresi bitecek olan bir Barzani’den söz ediyoruz. Barzani’nin körü körüne girdiği bu referandum inadının aslında siyasi ikbal kavgası olması en kuvvetli ihtimal. Ama tek ihtimal değil. Barzani’nin ekonomik durumu çok kötü. Yedi aydır Peşmerge maaş alamıyor. Peşmerge maaş almazsa “Özerk Kürdistan” bedavaya savaşmaya yetmeyebilir. Barzani bunu aşabilmek için yeniden alan tanımı yapmak ve motivasyonu bir üst seviyeye çıkarmak için inatlaşmış olabilir. “Bağımsızlık” gibi bir sürü derdi öteleme gücü olan sihirli kelimeyle halkın üzerinde etki kurmayı ve giderayak kahraman olmayı planlamış olabilir. Bağımsızlığa teşebbüs etmiş kahramanlık oyunu Barzani’ye pahalıya patladı.
Referanduma kısa bir süre kala Kerkük’ün tarihi kalesine Kürdistan bayrağı asılmıştı. Sadece birkaç gün sonra bayrağı asanlar, dün silahlarını arkada bırakarak kaçtı ve o bayrağın asıldığı kaleye her an İran bayrağı asılabilir.
Şimdi ölü olan Talabani’nin propaganda organı “Kürdistani” gazetesinin başyazarı ve Genel Yayın Yönetmeni Stran Abdulla, referandumdan hemen sonra, “Haşdi Şabi saldırabilir” diye yazmıştı ve ardından “İran, Haşdi Şabi’yle buraya yürürse, bölgedeki denklem çok karmaşık hale gelir” demişti. Osman Kavala’nın gazetesi Birgün’e 30 Eylül tarihinde verdiği röportajda Stran Abdulla, “Şii-Kürt savaşı yaşanabilir. Böyle bir durumda, İran, Rojova ve Türkiye’deki Kürtler bölgeye destek verir. PKK yardıma gelir, burada şehirlere iner. Bu, Kürtler’in güçlerinin birleşmesi demektir.” ifadelerini kullanmıştı. İkinci ihtimalin ise bu cümlelerde saklı olduğuna inanıyorum. Talabani’ci Stran, Osman Kavala’nın gazetesinden tespit mi yapıyordu, temennisini mi dile getiriyordu; yoksa başından beri planlanan durumu mu itiraf ediyordu?
Zayıf olan bu ikinci ihtimali de hesaba katmalıyız. Haşdi Şabi denilen İran çetesi, şu canlı kedi yiyen, bebek, çocuk, kadın demeden saldıran bir tür İranlı DAEŞ. Şimdi İran çetesi bu barbarlar, Kerkük’e girerlerse ve DAEŞ’ten kurtarma tiyatrosunun bir benzeriyle Haşdi Şabi’den kurtarma tiyatrosu sahnelenip Kerkük’ü PKK’ya verirlerse ne olacak?
Aynı Rakka’da, Mümbiç’te, Tel Abyad’da, Haseki’de olduğu gibi olursa; yani ve sabah kalktığımızda Kerkük’ü Haşdi Şabi’den kurtarmaya çalışan PKK işgal ederse ne olacak? Şimdi yeniden soralım; Barzani, siyasi ikbali için bütün dengeleri altüst ederek Kürtler’i de, Türkmenler’i de, Araplar’ı da mahveden bir gafil mi; yoksa emperyalist tezgâhın işbirlikçisi bir hain mi?
Bence hangisi mi? 1961’de, 1991’de, 2003’te ve şimdi 2017’de hep aynı şeyi yapmasından dolayı klasik bir emperyalist işbirlikçi gibi görünse de bence Barzani hain değil…
Neye göre “Hain değil” diyorum? Hain olduğuna dair 40 tane delil sayarım ama hain olmadığına dair elimdeki tek şey hislerim…