Bir Nevruz’a daha ümitle ve heyecanla adım attık.
Sünnetullah gereği deveran eden mevsimlerle ilgili değil, ümit ve heyecanımız.
Onun, yaşama sevincimize kattığı güzellikler, her yıl tekrar edip duruyor elhamdülillah!
Bu toprağın çocuklarının ve ümmetin, topyekun birbirine düşman edildiği yüz yılı aşkın adavetin sonuçlarından birisi olan Kürt meselesiyle ilgili girilen neredeyse 40 yıllık çatışma sürecinin bitirilmesi yönündeki beyanlardır, bizi ümitlendiren ve coşkuyla heyecanlandıran.
Önce Reis; “Ülkemizde de, Nevruz’un, uzun zamandır mücadelesini verdiğimiz kardeşlik ve huzur ikliminin pekiştirilmesine vesile olmasını diliyorum” diyerek, barışa dair muhtemel gelişmelerin startını veriyordu.
Ardından Hoca’dan, bu toprağının bütün çocuklarının bir ve beraber olduklarına vurgu yapan nefis bir değerlendirme geldi.
“Bizim davamız birlik davasıdır. Bizim davamız 77 milyonu bir ve beraber kılma davasıdır. Nevruz’u İstanbul’da kutlarken Türkiye’nin her yerine selam ederken bir olacağız diyoruz. Bizim yolumuz dirlik yomumuzdur. Çevremizdeki ülkelerde kardeş kavgası yaşanırken Türkiye’de birlik ve dirlik varsa 12 yıldır bütün oyunlara rağmen milli iradeye sahip çıkan aziz milletimizindir. Biz bu dirliği korumaya kararlıyız. Bir dirliği korurken yeni öfkelere karşıyız.”
Hiç şüphesiz ki İmralı’dan gelen mektup bu birlik ve beraberlik mesajlarını anlamlı kılmada ciddi bir öneme sahipti.
“Silahlı mücadele bitmiştir!” diyordu mesela…
PKK’yı, silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı almak üzere kongre toplamaya davet ediyordu mesela…
Ve şu söylediği çok önemli açıkçası.
“Bu kongremizle birlikte artık yeni dönem başlamaktadır. Bu yeni dönemde, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde özgür ve eşit Anayasal yurttaşlık temelinde demokratik kimlik sahibi demokratik toplum olarak, barış içinde ve kardeşçe yaşama sürecine giriyoruz. Böylelikle 90 yıllık Cumhuriyet tarihinin çatışmalarla dolu geçmişini aşıp gerçek barış ve evrensel demokrasi kriterleri ile örülmüş bir geleceğe yürüyoruz.”
Silahlar susacak ve barış konuşacak bundan sonra.
İsterse birbirine taban tabana zıt görüşler olsun, fark etmez.
Kardeşinin kanını dökmedikçe, başkasının hukukunu ihlal etmedikçe, bu milletin ve bu ümmetin ümitlerini kıracak ve geleceğini karartacak adımlar atmadıkça, kim, ne söylemek istiyorsa buyursun söylesin!
Cumartesi günkü açıklamalar sonunda şunu gördüm.
Herkes Kürt halkının, barış kararına çok sevindiğini ve gözü gibi korumaya kararlı olduğunda hemfikir.
Bu göz yaşartan gerçeğin yanında gözlerden kaçan bir gerçek daha var.
Türkiye halkının tamamı aynı hassasiyete sahip.
20 yıl önce bu gelişmelerin 10’da biri bile iç savaş için yeterli bir nedenken bugün, bir Allah’ın kulu dahi, gelişmeleri sabote edecek olumsuz bir yaklaşım serdetmedi desek abartmış olmayız.
Allah’a ne kadar şükretsek az