Türkiye ve dünya, Öcalan’ın beklenen çağrısına kilitlendiğinde mektubun okunacağı otelden tüm televizyonların muhabirleri, açıklamaya çok az bir süre kala, mesajın ilk önce Kürtçe ve Ahmet Türk tarafından okunacağını duyurdular.
O gün saat tam 17.00’de Haber Global ekranlarında, deneyimli moderatör Saynur Tezel’in konuğuydum. Ahmet Türk, metni Kürtçe okumaya başladığı anda Saynur Hanım, Kürtçe bildiğimi bildiğinden “Siz tercüme yapabilirseniz lütfen buyurun.” dedi. Haber Global televizyonu, Öcalan’ın, terör örgütü ve diğer tüm gruplara silahları bırakma ve örgütü lağvetme çağrısını yaptığını “bu şekilde” duyuran tek kanal oldu.
Metni Kürtçe okumaya başladığı anda bazı kanallar Ahmet Türk’ün sesini kıstı, stüdyodaki konukların yorumlarıyla programlara devam edildi. Gerekçe olarak hazırlıksız yakalandıklarını, tercüman bulundurmadıklarını, RTÜK yayın kuralları gereği anlık gelişebilecek bir durum ve ifade karşısında kanalların ruhsatlarının iptaline gidecek kadar yaptırımlar nedeniyle metnin içeriğini tamamen açık bir şekilde vermek yerine; yayına ara vermeden bu yöntemi seçtiklerini ifade ettiler. Ancak Sözcü TV’de Spiker Serap Belovacıklı, Kürtçe okuma nedeniyle bu duruma izin vermeyeceklerini, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ülkede resmî dil dışında bir dile müsaade etmeyeceklerini söyleyerek Ahmet Türk’ün konuşmasını kesti.
Sözcü TV gibi, barışa açılan kapıların anahtarlarını saklayanlara şunu söylemek lazım; çağrı, devlet okullarında eğitim öğretim faaliyeti değildi. Çağrının ilk elden muhatabı özel kanallar, kamusal yerler veya siz değilsiniz. Açıklamanın muhatabı PKK terör örgütü militanları, sempatizanları ve bu coğrafyada örgütün baskı altına aldığı Türkçe bilmeyen Kürtlerdi. Kürtçeye tahammülsüzlük edenler, benim ailemde olduğu gibi hiç Türkçe bilmeyen; Suriye, Irak, İran ve dünyanın her bir kıtasında yaşayan Kürtlere derin, huzurlu bir nefesi beş dakika önceden almayı çok gördü.
O gün Kürtçeye sabır göstermeyenlere karşılık; terör örgütünün topraklarımızda milletimize yaşattığı acılar nedeniyle “Kürt sorunu nedir? Kürtlerin derdi nedir?” sorularına terör örgütünün amacına hizmet etmemek adına ses çıkarmamış, Türkçe konuşamadığı ve Kürtçe konuştuğu için dayak yiyen benim gibi sessiz çocuklar, “İşte tam da sorun budur.” diyebildi.
Kürtçeye iki dakika bile sabır göstermeyenlerin; barışa giden yollara gül dökmeye niyetlerinin olmadığını ve barışa açılan kapıların anahtarlarını saklayanlardan olduğunu anladık.
Çağrı; şartsız, şerhsiz ve talepsizdir
Öcalan, mektubunda “terör örgütü ve tüm alt gruplarını” net olarak, kesin bir dille silahlı eylemleri sona erdirip bulundukları topluma entegre olmaya çağırdı ve 20. yüzyılın gerekleri nedeniyle örgütü kurduklarını, şu an bu gereklerin hiçbirinin geçerliliğini koruyamadığını, sosyalist akımlardan etkilendiklerini, dünya savaşlarından sonra yaşanılan asimilasyon ve inkâr politikaları nedeniyle kurulmuş olduklarını; fakat artık söz konusu dönemlere ait bütün haksız uygulamaların bertaraf edildiğini, sosyalizmin çöktüğünü ve amaçsız kaldıklarını ifade etti. Öcalan, ortaya koyduğu paradigmanın sadece PKK için değil; PYD, YPG dâhil olmak üzere ulus devletleri bölmeye çalışan her türlü anlayıştaki gruplar için geçerli olduğunu, bu grupların hitap ettiği kitlelerin evlerinin duvarlarına bakıldığında Öcalan posterlerinin görüleceğini; dolayısıyla söz konusu çağrıya, Kuzey Suriye’deki örgütlerin kendi tabanlarının taleplerine rağmen direnecek durumda olmadığını vurguladı.
Bahçeli’den ezber bozan bir adım daha
İstanbul’da bir hastanede, eşi Başak Demirtaş’ın ameliyatına özel izinle gelen Selahattin Demirtaş’ı Devlet Bahçeli telefonla aradı. Devlet Bahçeli’nin ne kadar kibar ve zarif olduğunu bilen benim gibiler, yadırgamadı ancak yine de belli kesimler için son derece şaşırtıcı bir gelişmeydi bu. Söz konusu nezaket telefonundan bağımsız olarak, barış ve demokrasi sürecinin aktörleri arasında Selahattin Demirtaş’ın olması gerektiğini ve Demirtaş’ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gözetilerek tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aslında gazetesinde 14 Ekim 2024 tarihinde yayımlanan yazımda aynen şöyle demiştim: “DEM Parti, bu süreçte yaklaşımı ve sergilediği tavır ile inisiyatif almaya hazır olduklarını gösteriyor. Bundan sonra Demirtaş'ın, sürecin neresinde olduğu ve neresinde olacağı yine kilit noktalardan biridir. Süreci Selahattin Demirtaş’tan arındırarak ilerlemek, oluşturulmak istenen bu ‘birleşmiş toplum, kenetlenmiş ülke’ hayali için eksik olacaktır.”
Devlet Bahçeli’nin Selahattin Demirtaş’ı araması, barışa kapı açmak isteyenlere güç ve cesaret veriyor.
Bu topraklarda ozanlar ölmez
Daha dün Edip Akbayram bizimleydi; hüzünlerimizin ve hayallerimizin sanatçısıydı. Doğduğu günden son nefesine kadar bu toprakların erdemlerine sahip çıktı. Sanatını ve ömrünü, doğduğu coğrafyanın acılarına adayıp bu toprakların değerlerine hürmet ederek yaşadı. Bu hayatta fazlasıyla acı çekti, gittiği yerde incinmesin, huzur içinde uyusun. Rabb’in şefaati üzerine olsun.