Bugün Barış Pınarı Harekâtı’nın altıncı günü, harekât planlandığı şekilde devam ediyor. Dünyadan çok güçlü olmasa da bazı tepkiler geliyor. Muhtemelen gelmeye devam edecek. Bazı ülkeler silah ambargosu uygulayacaklarını ilan ettiler. ABD, cılız bir şekilde ‘müdahale etme’ derken, 30 km vurgusu yapmaya devam ediyor. Kaldı ki 30 km’nin altındaki alan tamamen petrol güvenliğiyle ilgili… Rusya ise BM’de olası bir kınama kararını engelleyerek bir süredir partner olarak alanda beraber çalıştığı Türkiye’ye yönelik yaptırımların önünü almış oldu. İran iç kamuoyuna yönelik bazı çağrılar yapmakla yetinmiş gibi görünüyor.

Türkiye, Irak, İran ve Suriye topraklarına ciddi bir Kürt nüfus var. Bu ülkeler PKK ile mücadelenin her tonunu yaşamış olsalar da iç siyasetleri gereğince, Kürtlere karşıyım tavrı sergileyemiyorlar. PKK’nın en önemli kollarından birinin konuşlu olduğu İran, kendi dış sıkıntılarının üzerine içerde bir Kürt problemiyle karşılaşmamak için hep bir ağızdan harekâtın bir an önce sonlandırılması çağrısında bulundular. Ama en önemli hareket İran Meclis Başkanı Ali Laricani’nin planlı Türkiye ziyaretinin iptal edilmesi oldu.

İran Devrim Rehberi Ali Hamaney’in temsilcisi olan İran Cuma imamları da bu haftaki hutbelerinde Türkiye’nin “Barış Pınarı Operasyonu”na değindiler. Tahran Cuma imamı Ahmed Hatemi “Türkiye’nin bu girişimi, bağımsız bir devlete saldırıdır. İran devletinin yaklaşımı saldırıların hemen durdurulması ve Türkiye’nin derhal Suriye topraklarından çekilmesi yönündedir” şeklinde bir ifadeyle aslında İran devletinin resmi görüşünü de ilan etmiş oldu.

İran ve Rusya’nın PYD/YPG/PKK’nın ABD ekseninde hareket etmesi nedeniyle şamarı hak ettiğine dair tezi böylelikle ete kemiğe bürünmüş oldu. PYD/YPG/PKK’nın Suriye’de devlet hayalinin suya düşmüş olması ve son 8 yıllık süreçte dünyadan bulduğu maddi manevi desteğin aslında bazı bölgelerde “savaşı kendi alanlarından uzak tutma ve istemediğini başkası eliyle yok etmek üzere tetikçi olarak tutulma” stratejisi olduğunu ancak fark ettiler. Ya da fark edebildiler mi, o da tartışılır.

Türkiye bölgede operasyonlarına her halükarda devam edecektir.  Bölge ülkelerinin hiç biri Türkiye’ye bölgeden çıkması için güç uygulayabilecek güçte değil. Bazı ayak oyunları olsa da dünyanın da atacağı çokta önemli bir adım yok gibi.

Türkiye kendi iç kamuoyuna ve dünyaya operasyonun gerekçelerini itinayla anlatmaya devam etmeli ve kendisine verilen desteği arttırma noktasında hareket etmelidir. Olması gereken bu olduğu gibi, bu işte rehavet gösterilmemelidir.