Amerika’nın statükocu medyasının amiral gemisi olan Washington Post gazetesinde yayımlanan bir yazıda yazar, Batı’nın sermaye sahibine “Sizin paranız var, Erdoğan’ı durdurun” diye yalvarmış. Yazar üzerine değil yazı, bir satır bile yazılmayacak kadar çizgi altı olduğu için adını yazmak istemezdim ama güya içimizden biri olduğunun altını çizmek için mecburen yazıyorum. Aslı Aydıntaçbaş mı, taşbaş mı hep karıştırdığım biri işte! Dediğim gibi onun bir önemi yok. Olur böyle şeyler, büyük dert değil, biz “Ankara’ya füze atın” diye Ruslar’a yalvaranı bile gördük. İşgalcilere şarap servisi yapıp “Aman efendim, geç geldiniz ama nihayet geldiniz” diyen köksüzler panayırıdır İstanbul ve İzmir. Tarih bunlarla dolu…
Bence asıl dert şu; bunları yetiştirip kiralayan gâvur şu anda kahroluyordur. Çünkü işleri, baskı için argüman üretip saldırı zeminini olgunlaştırmak olan bu tipler pes ettiler yalvarmaya başladılar. “Türkiye’ye baskı yapın” diye ağlamak işe yaramaz ki… Gâvur zaten ne zaman ne yapması gerektiğini biliyor ve fırsatını buldukça yapıyor. Önemli olan onlara bahane üretebilmek, istismar edilecek alanları tanımlamak. Ama yapamıyorlar artık, ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar her şeyi. Hiçbir istismarları tutmadı. Gezi’den beri her gün yere kapaklanıp yeniliyorlar. Her gün rezil oluyorlar. Her gün iktidarlarını kaybediyorlar. Her gün etkileri azalıyor. Her gün çapları daralıyor… Giderek daha etkisiz, daha değersiz, daha ünsüz ve daha parasız hale geliyorlar. Kelimenin bütün anlamlarıyla fakirleşiyorlar. Böyle olunca kiralayan müşterileri başka kapılara yöneliyor ve hepsi gün geçtikçe işe yaramaz sıradan tetikçiler oluyorlar…
Son çare; “Türkiye bize yar olmadıysa yansın kavrulsun o zaman” histeri krizine girdiler. Ellemeyin beter olsunlar…