Adını koymasalar da dünyaya nizam vermek üzere kolları sıvamış yeni bir pakt var artık. Avrupa Birliği’nden boşanma kararı, İngiltere’nin de bu evliliğe hazırlığıydı. Çin, Rus ve İran ittifakından bahsediyorum. Koreli şımarık oğlan da yeni İsrail.

Bu sonuca kabaca yirmi yılda gelindi. İlk olarak 1996 yılında “Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Çin ve Tacikistan” ülkelerinin katılımıyla Çin Halk Cumhuriyeti’nin Şanghay kentinde adına “Şanghay Beşlisi” denilen ve bölgesel güvenlik alanında derin iş birliğini öngören bir oluşum gün yüzüne çıkmıştı.

2001 yılında Özbekistan da katılınca ismi “Şanghay İşbirliği Örgütü” olarak değiştirildi. Oluşum, ağırlıklı olarak 2000’li yıllardan itibaren, “Amerika Birleşik Devletleri’nin bölgelerindeki askeri varlığına sert tavırlar” ortaya koymuş ve “tek kutuplu dünya düzenine” karşı çıkmayı hedeflemişti.

2015 yılında Rusya’ya bağlı Başkurdistan Cumhuriyeti’nde düzenlen “Şanghay İşbirliği Örgütü” liderler zirvesinde açıklamalar yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hindistan ve Pakistan için yeni bir üye kabul prosedürü başlatıldığını ve örgüt için yeni bir dönemin başladığını duyurmuştu.

Türkiye ise Şangay Beşlisi’nde Azerbaycan, Ermenistan, Kamboçya, Nepal ve Sri Lanka ile birlikte halen diyalog ortağı statüsünde bulunuyor.

İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılıp sürece katılımı, Irak ve Suriye konusunda bu oluşumun aldığı mesafe işin boyutunu daha ciddi hale taşıdı.

Esasen 2001 ve 2008 finans krizinden bu yana belini doğrultamayan AB ülkeleri ve özellikle Amerika’nın savaş ekonomisine dayalı dış politikaları da yaralarına merhem olmayınca özellikle Asya ve Ortadoğu ülkeleri için uygulamaya çalışılan ekonomik ambargoların da sürdürülmesi imkânsız hale geldi.

Yıllarca NATO üzerinden yürütülen ABD merkezli tek kutuplu dünya için denklem kuranlar son elli yılda Müslümanların yaşadıkları topraklar üzerinde kan pahasına karanlık hesaplar içinde oldular. Sonunda onların icat ettiği kapitalizm silahı ile vuruldular. Yaklaşık on yıldır sosyal ve ekonomik buhran içindeler. Öyle görünüyor ki bir daha eski günlere de dönemeyecekler. Artık ne eski Avrupa ne de eski Amerika var. Bunu çok yakın vadede daha belirgin olarak hissedeceğiz.

Tek dişi kalmış canavarın son dişi de düştü. Bunu temenni olarak söylemiyorum. Anlayanların anlayabileceği bir durum. Okyanusta gezen uçak gemilerine ve bütçelerindeki naylon savaş sanayii yatırımlarına aldanmayın.

İşte bu azgın teke Trump Efendi de Obama ile sosyal yaralarını saramayan ve gittikçe vandallaşan vahşi Batı’nın çakma kovboyu.

Seçimlerden bir ay önce bile kimse kazanacağına inanmıyordu. Bu konuya da birilerinin el attığını söyleyenlere fazlaca ihtimal verenlerdenim. Kalan bu tek dişi çekmek için yukarıda bahsettiğim Avrasya blokçuları da el vermiş olmalılar. Fakat olmasa da zaten olgunlaşmış bir gerileme sürecini kimse durduramazdı.

Emperyalizmin kitabını yazmış ve dünyaya ders diye okutmuş olan İngiliz soğuk aklı hemen manevrasını yaparak dümeni Asya’ya çoktan çevirdi bile.

Şimdi bu oluşumla yüz yıl önce kaldıkları yerden masaya yatırdıkları haritaları incelemeye tekrar başladılar.

ABD her ne kadar PYD vs. üzerinden görüntü vermeye çalışsa da son iki yıldır Irak ve Suriye konusunda NATO ülkelerinin etkinliğini gören var mı. Suriye semalarında son üç yıldır kimlerin uçakları uçabiliyor!

Sevinelim diye söylemiyorum. Sevinenlere de şaşıyorum. NATO’nun canı cehenneme. Fakat Kuzey Atlantik soğuğunda dünyayı donduranların karşısında bir erdemliler ittifakı da çıkmayacak. Dünya yeni bir orantısız güç odağında şekillenirken hangi insani ve vicdani kriterler esas alınacak. Çin, İran, Rus ve İngiltere patronajında bizim için hayatiyet ifade eden Suriye, Irak, Filistin, Kıbrıs, Yunanistan, Balkanlar, Ermenistan, Kırım, Mağrip ve Türk dünyası ilişkileri nasıl şekillenecek.

İsrail ve Suriye ile farklı temasları aynı anda yürüten bu oluşum Irak ve Suriye ile alakalı meselelerimizde bizimle ve ABD ile ikili oynamaya kalkacak mı!

Postmodern çağda adını koymadan da oluyor. Adı önemli değil ama bizim için ve dünya için yeni bir dönem başladı. Biz de bu oluşuma yakınlaşmanın etkilerini 2012’den beri hissetmeye başladık. O da sonraki haftaya…