İlhan Varankanısına KADEM tarafından düzenlenen ve açılış konuşmasını Doç. Dr. İbrahim Kalın’ın yaptığı “Akademik Büyüteç ile 15 Temmuz” adlı sempozyumda”Darbeler ve Hukuk” üzerine bir tebliğ sunmam istendiğinde darbe ve hukuk ilişkisinin, iki zıt arasındaki çelişkiyi; filler ve camlar arasındaki ilişkiyi çağrıştırdığını düşündüm. Hukuk, ulaşılmaya çalışan kırılgan bir ideal amaç, darbeler ise onu tahrip eden, yok sayan veya çiğneyen kaba gövdeli, hantal askeri bir araç. Yani “züccaciyedükkânındaki fil” gibi… Filin niyeti ne olursa olsun dükkânı dağıtmadan çıkması ihitmali neredeyse yok gibi.
Yine de biraz düşünüldüğünde birbirinin zıddında duran hukuk ve darbenin tamamı olumsuz sonuçlar doğuran temel sekiznoktada bağlantısını kurmak mümkün:
1. Darbeler hukukun ihlal edildiğini çoğu kez darbe gerekçeleri arasında zikreder. Bütün askeri darbe bildirilerindeTSK, iç güvenliğin, milli güvenliğin, kamu düzeni ve anayasanın tehdit altında olduğu gerekçelerini kullanarak seçimle gelen sivil yönetimlere müdahale etmişti.
2. Darbeciler, zayıf da olsa bir hukuki metni dayanak göstererek meşruiyet ararlar. Mesela, TSK’nın anayasal sisteme ve demokrasiye müdahalelerinin temel hukuki dayanağı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi hükmüdür: “Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır.” Bu metin, TSK’nın iç düzeniyle ilgili bir kanun iken ülkenin bütün hukuk düzenini ortadan kaldıracak bir dayanak ve silah gibi kullanılmıştır. TSK’ya sadece dış tehditleri engellemeyi görev olarak yükleyen 2013 değişikliğine kadar bu dayanağınyürürlükte kaldığını hatırlatmak gerekir.
3. Hukukta yetkisizlik asıl, yetki istisnadır. Özgürlük asıl, sınırlandırma istisnadır. Bunun için bütün kısıtlayıcı istisnalar hukukça açıkça belirlenmedikçe askerin sivil alanda yetkisizliği ve halkın da özgürlüğü esastır.
4. Darbeler yapıldıkları andan itibaren bir TCK suçu oluşturur ve hukuku çiğnemiş olur.Yeni Türk Ceza Kanunu’na göre Darbeye teşebbüs suçu, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar”dandır. Bu suçlar: Anayasayı İhlal Suçu (md.309), Yasama Organına Karşı Suç (md.311), Hükümete Karşı Suç (md. 312). Cezası ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
5. Darbeleröncelikle, demokratik siyasi ortamı askıya almak için ayak bağıolarak gördükleri anayasayı askıya alırlar. Çünkü askeri darbenin asıl hedefi, demokrasiyi ve çok sesliliği ortadan kaldırmak, topluma kendince “balans ayarı” vermektir. Daha sonra, ilk fırsatta kendi darbe anayasasını oluşturmaktır. 1961 Anayasası ve yürürlükteki 1982 Anayasası ile 1971 Anayasa değişiklikleri bu durumuntipik örneklerdir.
6. Darbeciler keyfi bir yönetim uygulayabilmek için genel anlamda hukuku ve kanunları da fiilen askıya alır ve düzeni koruma adına hukuksuzluklar ve cinayetler işlerler.1960 askeri darbesi ülkenin Başbakan ve bakanlarını, 1971 darbesi üç, 1980 darbesi 50 kişiyi idam etmişti.
1987 yılında hukuk fakültesi öğrencisi iken hâlâ askeri cuntanın mahkûm olarak değil, 6-7 yıl boyunca tutuklu olarak hapsettiği insanlardan bizzat görüştüklerim olmuştu. Bu darbe sonucunda 1980-84 yıllarında 18’i sol, 9`u sağ görüşlü ve 23’u de adli suçlardan hükümlü 50 kişi, gerekli adil yargılanma ortamı oluşturulmadan idam edilmişti. 650 bin insan sorgulanmış, 100 bine yakın insan işkenceden geçirilmiş, izleyen yıllarda küçücük ekonomisi olan ülkemizde yüzbinlerce kişi işsiz kalmıştı.
7. Darbeler başarılı olmak için sıkıyönetim ve devamında OHAL kanunlarını alabildiğine uzatarak hukuk ihlallerinin uzun sürmesini sağlarlar. 1980 askeri darbesinin etkileri 3 yıl sonra yapılan seçimlere rağmen en az 10 yıl kadar ‘de facto’ olarak sürmüş, sivilleşme ve demokratikleşme süreci için oldukça uzun bir zaman gerekmişti. 1000 yıl sürecek denilen 28 Şubat hukuksuzlukları da yaklaşık 6 yıl boyunca resmen, toplam 10 yıl kadar da fiilen sürmüştü. Çünkü o zihniyet yaklaşık 2010’a kadar bürokrasi üzerinden etkili olabilmekteydi ve en azından başörtüsü yasağı hukuksuzluğunu devam ettirebiliyorlardı.
8. Darbeler, denetlenmelerini engellemek için darbecileri koruyacak özel keyfi bir hukuk üretmeye çalışırlar.Mesela 12 Eylül 2010’daki referandumda “evet” çıkmasına kadar 36 yıl boyunca yargılanamadılar. Referandum sonrasında, Anayasa değişikliğiyle darbecilerin yargılanmasını engelleyen Anayasa’nın geçici 15. maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Türkiye 1971, 1980, 28 Şubat 1997 ve ‘e-muhtıra’ olarak adlandırılan 27 Nisan darbesi, 15 Temmuz 2016. Aslında bütün bu darbeler veya darbe girişimleri, tarzı ve tonu ne olursa olsun Türkiye’nin hukuk dünyasına ve hukuk yolundaki sancılı ve yavaş gelişimine darbe vurmakla kalmamış; ülkenin düşünce hayatına, entelektüel gelişimine, ekonomik, sosyal ve kültürel ilerleyişine de her zaman darbe vurmuştur.Darbeye alet olanlar bunun şuurunda olmasa da, darbelerin dış azmettiricileri bunun bütünüyle farkındadırlar.Aslında darbeler, millet aleyhine, başka milletlerin çıkarları lehine Türkiye’ye sıradan bir üçüncü dünya ülkesi muamelesi çekmeye çalışan müdahalelerdir.Her defasında halk karşısındaer ya da geç yenilmişlerdir ve bundan sonra da yenilmeye devam edeceklerdir…