İzmir Kitap Fuarı’na kadim bir dostum geldi. İmza gününe gittim. Kapıda şu sloganlarla karşılaştım: “1 Mayıs bayram değil isyandır…

Liselere sızmış geçen yüzyılın kafasını taşıyan posbıyıklı ağabeyler çocuklara slogan attırıyorlar. Çocuklara kızmıyorum, bizim çocuklar.

HDP stantları ve bildirilerinin arasından içeri girdim. Oldukça kalabalık. Girişte ilk stantta Vural Savaş var, suratı bir karış, burnunu kaşıyor, kimse yok. Canı sıkılmış. Aklıma bir sürü hinlik geliyor. Kulağına eğilip söyleyeceğim sözler geliyor. Vazgeçiyorum.

İçeri girdim oldukça kalabalık. Dostumun standını buldum. Okuyucuları sarmış çevresini, paylaşamıyorlar. Gözümün önüne benim imza günlerim geldi. Kendi kendime, asık suratlı adamların savcı edasıyla sorgulamalarına bak, bir de güzel ve kibar hanımların sohbetlerine, dedim. Biraz hoş beşten sonra kulağıma, “Abi” dedi, “Bırak bu dava mava işlerini, satan bu artık. Bak okuyucuya… Sene sonuna kadar inşallah bu kitaptan bir ev de alacağım. Aşk yaz aşk…”

Küçük esprilerle geçiştiriyorum. Ama anlamadığım, ben zaten yıllardır aşk yazıyorum. Kimse yazdıklarımı aşk’a benzetememiş. Tanım ve algılarımız başka herhalde. Doğru ya, bir kadının gözlerine Filistin dersen kim ne anlar ki? Aşk ile nefs arasında çok ince bir çizgi var. Arkadaşımın tavsiyesini, nefs yaz nefs, diye anlıyorum.

Ya ben aşkı bilmiyorum ya aşk benim farkımda değil.

Gecenin kara kumaşından

Bohçalıyorum sözlerimi

Azıksız yollara sensiz düşüyorum

Sabah ve minareler

Fazıl’ın sesi kulaklarımda

Diyor ki; Bu bir pusu

Pusatsız geliyor üzerime

Bin bir geceden bir düş yontusu

Bir de paslı türkü ezberlemiş

Kalmıyor kimsenin kuşkusu

Ah! Kendine gurbet bu adam

Gölgeler kadar sessiz

Köpekler kadar ıssız bu adam

Ah! Sızan kanından sesleniyor

Torbası gül dolu hırsız bu adam

Kim demiş

Oynamaz diye derviş

Göğsümde gül çizikleri

Yaralı dizimi vuruyorum

kaldırımlara

Kordon boyu seyrime dalıyor

Ben kağıttan kayık

Ben mekanik efe

Yolcular boğdum

Uzak denizlerde

Ceset isimleri içimden akıyor

Yenik savaşçılar şehrinde

Hüzün entarili bir kız

Dolaşır kuyu kuyu

Kıvırcık saçlarında kavak yelleri

Geceleri kader dokur

Aklında mavi gömlekli

yaralı Yusuf

Döner dolaşır bu türküyü okur

Ah! Kendine gurbet bu adam

Gölgeler kadar sessiz

Köpekler kadar ıssız bu adam

Ah! Sızan kanından sesleniyor

Torbası gül dolu hırsız bu adam