Pazartesi günü Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını yaparak 2020 yılında işçileri ve işvereni yakından ilgilendiren asgari ücretin ne olacağını tartışmaya başladı.
Komisyonda eşit sayıda dağıtılmış işçi, işveren ve hükümeti temsilcileri bulunuyor.
Her yıl yılın son ayında toplanan bu komisyon aslında adil bir karar vermek durumunda fakat bugüne dek tüm taraflarında hoşnut olduğu bir oranda tespit edilebilmiş asgari ücrete rastlamak çokta mümkün değil.
Bu durumun aslında pek çok sebebi var. Ama aslı sebep tüm kesimlerin sadece kendisini düşünerek masada yer almasından kaynaklanmakta.
Taraflar empati duygusuyla hareket etmiş olsalar belki de uygun bir oranda anlaşabilirler ama maalesef bunu görebilmek çokta olası değil.
Oran düşük olursa işçi kesimi veryansın ederken yüksek olduğunda da işveren kesiminin veryansınını duymak büyük olasılıktır.
Ama burada yapılması gereken “Asgari ücret zammında esas alınan resmi enflasyon oranının sokakta hissedilen gerçek enflasyonla uyumlu mu değil mi”nin kararının verilmesidir. Verilecek olan karar doğru ise yapılan zam oranları tüm tarafları memnun edecektir.
İşçinin bir yıl önce pazara çıktığında satın aldığı sebze ve meyveye ödediği rakamla bu yıl aynı ürünlere ödediği rakamdaki yükseliş açıklanan enflasyon oranlarıyla birebir örtüşüyorsa yapılan zam konusunda sorun yaşanmaz.
Ya değilse işte orada insanlar yapacakları harcamadan ödün vermek durumunda kalacaklardır ki bu durumda sosyal refah düzeyinde aksamalara neden olacaktır.
Gıda, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki yükselişler enflasyonun oldukça üzerindedir.
Resmi enflasyon oranlarında şehrin büyük küçüklüğüne göre bile değişmeler olmaktadır.
Şöyle ki büyükşehirlerdeki enflasyon oranları bile açıklanan enflasyon oranlarının oldukça üzerinde kalmaktadır.
Yani İstanbul’daki domates fiyatı ile Muş’taki domates fiyatı aynı değildir.
Ailelerin geçinmek için şartlarının ağırlaştığı gerçeğinden hareket edilerek asgari ücret oranları yaşanılan veya hissedilen enflasyon oranları göz önüne alınarak düzenlenmelidir.
Pek tabii ki bu yapılırken de ülke ekonomisinin ana omurgasını oluşturan hususlar göz ardı edilmemelidir.
Bu omurganın ne kadar önemli olduğunu anlayabilmek namına ana temaları sıralamak gerekir.
İlk olarak istihdam politikaları belirlenecek zamdan olumsuz etkilenmemelidir.
Ardından bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ki en önemli husus olan üretim-tüketim dengesinin bozulmayacağı bir nokta üzerinde anlaşılmalıdır.
Özellikle gerek yurtdışından gerekse de yurtiçinden yapılacak olan yatırımların önünün açılacağı bir oran belirlenmelidir.
Ülkemizdeki ücret seviyelerinin genelinin yapısı bozulmayacak bir düzeyde asgari ücrete zam yapılmalıdır.
Son önemli tema ise dünyadaki rekabet ortamının her geçen gün biraz daha kızıştığı bir yapıda şirketlerimizin bulunduğu unutulmadan yapıcı hareket edinilmelidir.
Yani işçi ile işveren yapıcı bir uyumla hareket ederek bu oran ortaya konulmalıdır ki kalkınma için en önemli husus olan sürdürülebilirlik özelliği her zaman en ön planda tutulmalıdır.
Yanlış bir oran belirlendiğinde zaten sıkıntılı olan istihdam rakamlarının daha da sıkıntılı bir hal alarak birçok insanın işsiz kalmasının önünün açılacağı göz ardı edilmemelidir.
Son tahlilde asgari ücret insancıl olmalıdır.