2023 yılını da tükettik.
Malum! Yıl biterken birçok kalemde yeni şartlar konuşulur, karşılanacak yıla hazırlıklar yapılır.
Maaş artışları, kira artışları, fatura tutarları, mutfak giderleri, yol giderleri, eğitim harcamaları...
Hemen her kalemde yeni ayarlamalar yapılır.
Bahse konu ayarlamaların yapıldığı en hareketli zamanları yaşıyoruz.
2024 yılında uygulanacak asgari ücret rakamları 27 Aralık’ta açıklandı. Ekonomi uzmanlarına göre cumhuriyet tarihinin en iyi asgari ücret artışlarından biri yapıldı ve yüzde 49 zamla asgari ücret 17 bin 2 lira oldu.
İlginç bir ekonomik yaşam tarzına sahibiz.
“Verirken yaman, alırken hemen” davranan bir alışveriş kültürümüz var.
28 Aralık’ta marketler “etiket güncelleme” taarruzuna geçti.
Mülk sahipleri kira artışlarını güncellemeye başladı. Oranlar yüzde 50’den başlıyor, yüzde 200’lere kadar gidebiliyor!
Bunları diğer kalemlerde yaşanan/yaşanacak artışlar takip ediyor.
Zamlı asgari ücret, daha vatandaşın cebine yansımadan ev ve iş yeri kiralarına, market raflarındaki fiyat etiketlerine yansıdı bile.
Tüketici örgütleri zamlar açıklanmadan uyarılarını yapmış, ilgili bakanlıklar da gerekli tedbirlerin alındığını ve alınmaya devam edeceğini açıklamıştı.
Ancak, bütün uyarı ve tedbirlere rağmen “eski tas eski hamam” geleneğimizin devam ettiğini gördük!
“Üç harfliler” olarak bilinen marketlerimizin, bildiğini okuduğuna şahit olduk.
Yeni asgari ücretin açıklanmasıyla raflardaki fiyat etiketleri hızlıca değişti.
Tüketiciler tepkili, tüketici dernekleri kırgın, bürokratların kafası karışık, siyasetçiler kızgın, işçi temsilcileri ihtiyatlı, işverenler tedbirli.
Peki, kim memnun, kimler mutlu?
Tabii ki vicdansızlar mutlu, stokçular memnun! Fırsatçılar ellerini ovuşturuyor! Al-sat yapan perakendeciler kazançlı!
Bu işin kaybedeni ise kuşkusuz Türkiye!
Peki bu işin önü nasıl alınacak!
Çaresi nedir, var mıdır?
Tüketici Federasyonu Başkanı Aydın Ağaoğlu’na göre çaresiz değiliz. Tüketicinin bilinci, tüccarın vicdanı, bürokratın denetimi, siyasetin yaptırımı yeterli ve yerinde olursa bu işin üstesinden gelebiliriz.
Vatandaş gördüğü usulsüzlüğü “bana ne” demeden şikayet etmeli, bürokrat yeterli denetimleri yapmalı, siyasetçi de caydırıcı ceza ve yaptırımlarla vatandaşın bu gayretini desteklemeli.
Bu arada üretim, lojistik ve satış silsilesi iyi kontrol edilirse geçersiz mazeretlerle yapılan zamların önüne geçilmiş olunur.
Ayrıca, geçmişte olduğu gibi mutlaka alış fiyatı, satış fiyatıyla birlikte etikette yer almalı ki, “yaptım oldu” operasyonlarına maruz kalmayalım.
Biz yine sözü Aydın Ağaoğlu’na bırakalım:
“Geçmişte 'dolar arttı, akaryakıt fiyatları yükseldi' derlerdi. Şimdi mazeretleri ne? Temmuzdan bu yana dolardaki artış yüzde 10 dolaylarında. Oysa temel gıda ve ihtiyaç ürünlerindeki fiyat artışları yüzde 20 ile 40 aralığında gidiyor.”
Ağaoğlu’na göre “fiyat güncellemesi” adı altında şimdilik yapılan zamlarla yetinmeyecekler. Önümüzdeki ay da ‘asgari ücret arttı, personel giderleri yükseldi’ diyerek yeniden zam yapacaklar!
Aydın Ağaoğlu, fiyat istikrarına zarar veren satış noktalarının ısrarlı davranışlarına kapatma cezası ile cevap verilmesi gerektiğinin altını çiziyor ve ekliyor:
“Ambalajlı ürünlerin üzerine tavsiye edilen satış fiyatı mutlaka yazılmalı. Uygulanan cezalar ciro üzerinden hesaplanmalı, ifşa edilmeli, ısrarla yapılıyorsa kapatılma getirilmeli. Kapatmaya rağmen ısrarla zamları devam ettiriyorsa ebediyen ticaretten menedilmelidir."
Ticaret Bakanlığı, Rekabet Kurumu, Değerlendirme Kurulu, aralık toplantısında birçok firmaya para cezası uygulamışken pervasızca yapılan zamlar bir meydan okuma gibi yorumlanmalı.
Devlet bu meydan okumalara karşı meydanı boş bırakmamalı.
Değilse “Bir gün aldığımızı ertesi gün alamıyoruz.” diye yakınan vatandaşa bunu başka türlü anlatamazsınız!