Mısır kamuoyu son günlerde geçtiğimiz hafta sonu vuku bulan toplu cinsel taciz vakasıyla çalkalanıyor. Kameralar yüzlerce gencin ana caddede toplandığını gösteriyor. Detaylıca bakıldığında, sabahın erken saatlerinde yoldan geçen bir genç kıza altı delikanlının yanaşıp onu taciz ettiği, ardından başka gençlerin aynı şekilde tacize yeltendiği, bir anda caddede kaosun hâkim olduğu görülüyor. Polis gençleri dağıtabilmek için havaya ateş açmak zorunda kalıyor. Bir kafeye sığınmış olan genç kızı ancak bu şekilde kurtarabiliyor!
Bu, üzerinde durulmadan geçiştirilecek basit bir hadise değildir. Bireysel tacizlerin ötesinde toplu cinsel tacizlerin Mısır sokaklarında kaba ve hızlı bir şekilde artış göstermesi, bununla da kalmayıp onlarca vakada sokak ortasında toplu tecavüzlerin tespit edilmesi durumun vahametini göstermektedir. Mesele o boyuta ulaştı ki, Sisi bu vakalardan birinin kurbanını ziyaret etmek zorunda kaldı. Sokak ortasında kıyafetlerini soyup toplu halde tecavüz ettikleri bu kızın videoları maalesef hâlâ YouTube’tayutubda dolaşmakta!
Mısır’da daha dün yeni bir video yüklendi yutubaYouTube. Etiyopyalı bir hizmetçi kadın düşmek üzere olduğu pencereden kurtarması için evin hanımına sesleniyor. Ancak hanımı yardımına koşup onu kurtarmak yerine hizmetçinin yere çakılışını kaydedip YouTubeyutuba yüklemeyi tercih ediyor! Yedinci katın penceresinden düşen kadın mucize eseri kurtuluyor.
Mısır’da yollarda taciz olayı alenen yapılır hâle gelmiştir! Hatırlarsanız, 11 Şubat 2011 tarihinde Amerikalı gazeteci Lara Logan Tahrir Mmeydanı’nda cinsel tacize maruz kalmıştı. Keza Fransa’nın Kanal 24 muhabirine de cinsel saldırı yapılmış, ancak kadın kurtarılmıştı.
Mısır’da cadde ve sokakları hiç boş bırakmayan 3 milyon uyuşturucu bağımlısı var! Bu büyük bir kaos kaynağı olup devleti yıkıma götürecek derecede büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
Kuveyt’te enteresan ırkçılık rüzgârları esmektedir. Ülkede karşılaşılan çağrılar son derece utanç verici mahiyettedir. Arap toplumunu ve Arap ülkelerini bütünüyle parçalanmaya götürecek olan bu eğilim parlamentonun içine kadar ulaşmış durumdadır. Mesela, bazı parlamenterler ülkedeki göçmen işçilerin tedavi ve ilaç masraflarının karşılanmaması önerisi sunmuştur!
Suudi Arabistan’da, tvitırda Twitter’de yüz binlerce takipçisi olan bir Şûra Meclisi üyesi, binlerce Arap işçinin sınır dışı edilmesini talep etti. Suudlu işçilerin önünü açma gerekçesiyle gündeme getirilen bu teklif; özellikle Mısırlı, Filistinli ve Suriyeli göçmen işçilerin gönderilmesini hedeflemekte, sayıları bir milyonu aşmış olan Filipinli’yi ya da Doğu ve Güney Asya ülkelerinden gelmiş yüzbinlerce işçiyi kapsam dışı bırakmaktadır.
İşin özü şudur ki; Körfez ülkelerinde öz kardeşleri Arapları sınır dışı etmeyi amaçlayan ürkütücü ırkçılık rüzgârları esmektedir!
Avrupa genelinde de aşırı sağ dalgasının bütün kıtayı kapladığına şahit oluyoruz. Bu aşırı sağ hareketlerin 11 Eylül olayından ve hemen ardından ortaya çıkan el-Kaide örgütünün özellikle belli bazı devletleri hedef almasından sonra yükselişe geçtiği gözlerden kaçmamaktadır.
Günümüzde aynı tempoda bu misyonu DAEŞaiş (IşidDAEŞ, sözde İslam Devleti Örgütü) yerine getirmekte, Avrupa coğrafyasında gerçekleştirdiği terör eylemleri üzerinden aşırı sağın tüm kıtada hızla yayılmasına hizmet etmektedir! Böylece aynı önemli soru cevap beklemeye devam etmektedir!
Avrupa’yı baştan sona kaplayan İslam ve Müslüman karşıtı ırkçı hareketlere bunca sebebiyet verdiğimiz yetmez mi? Dahası, kendi içimizde enteresan ırkçı bir kaosa sebebiyet vermemiz yetmez mi?…
Nereye gidiyoruz biz böyle?