2002 yılında tek başına iktidara gelen AK Parti’nin karşısında içerideki tehdit odakları o kadar etkindi ki dışarıdaki tehdit odakları ile ilgilenilip tam anlamıyla geleceğe dönük adımlar atılamadı, eksik kalan yanları zamanla tehlikeyi daha da güçlendirdi.

1 Mart tezkeresinin kabul edilmemesiyle o dönem herkesin Türkiye’nin attığı adımdan iftiharla bahsetmesi aylarca her platformda dile getirildi ve Müslüman bir ülkenin yabancı bir devlet tarafından işgaline başka bir Müslüman ülke aracı olmamalı tezi kamuoyunda ağır bastı. Çoğu çevrelerde biz olmazsak ABD Irak’ı işgal edemez tespitleri havada uçuşurken birbirine çarpıyordu. Ama Irak işgal edildi, Müslümanlar katledildi, Saddam tüm dünyanın gözü önünde idam edildi. Türkiye Irak’taki hükmünü kaybetti.

ABD’nin işgal sonrası silahlarını bölgede kime bırakacağı tartışılırken İsrail’in kuruluşu ile Kuzey Irak’tan İsrail’e yerleşen Kürt kökenli Yahudiler tekrar Kuzey Irak’a geçmenin planlarını yapmaya başladı.

Türkiye’de tek başına iktidar olan partinin icraatları ekonomiyi güçlendirecek, bölgesinde gelişecek ve demokratik adımları atarken Barış süreci ile beraber topraklarında kardeşliği güçlendirerekti. Böylece Kuzey Irak’taki yapılanmanın sonucu devletleşmeye gidemeyecek gitse bile yaşayamayacaktı. Barzani her seferinde barış sürecini desteklediğini ifade ediyordu. Belki de öyle yapması isteniyordu.

Bu dönemde devlet, en etkili adımı barış süreci ile gerçekleştirmiş oldu. Muhafazakâr bir parti Kürt vatandaşlarının çoğu oyunu birçok seçimde alarak ülkenin uzun yıllar tek parti ile yönetilmesini sağladı. PKK’nın gerçek yüzü Kürt vatandaşlarının çoğu tarafından fark edildi. PKK’dan bazı gruplar teslim olurken kimi gruplarda Barış sürecini güçlenmek için fırsat bildi. Silahlar depolandı, hendekler kazıldı. Ülkeyi ele geçiremezlerdi ama amaçları ne olabilirdi? 15 Temmuz’dan sonra Türkiye toprakları üzerinde İsrail desteği ile devlet kurmak mıydı? Barzani 15 Temmuz darbe girişimini önceden biliyor muydu?

Devlet, durumu anlayınca darbe girişimi öncesinde hendekler kapatıldı, silahlar ele geçirildi. PKK içeride zayıflarken FETÖ’nün inine girilmeye başlandı. Bu durum darbe girişimini ortaya çıkarmadı, ileride olması planlanan darbeyi öne çekti. Sonrasında FETÖ’nün bu kadar hızlı temizlenip Suriye’de Fırat Kalkan’ının yapılacağı hiç hesap edilmezken bunların gerçekleşmesi ile beraber yıllardır Türkiye ile iyi geçinen Barzani beklenilmeyen bir hamle yaptı. Barzani’den bunu isteyenler belliydi, bu isteği ikiletmedi. Çünkü bunu yapacağını yıllar öncesinden kendi de biliyordu.

Bu zamana kadar birçok iç ve dış tehditlerle zayıflatılmaya çalışılan Türkiye yıllardır kendisine dost ve sadık olduğunu düşündüğü bir lider tarafından emperyalist güçlere tercih ediliyordu. Çözüm sürecinde Türkiye’den yana olduğunu söyleyip PKK’yı karşısına almış gibi yapan Barzani, aslında elde etmek istediği kazanımlar adına bir siyaset belirlemiş ve bunu yerine getirmişti.

Peki ya şimdi ne olacak? Barzani içeride ve dışarıda sempati toplayacak. Bu sempatiden sonra Barzani hangi adımları atacak?

(Bu yazı bir kurgu içerir, kanıt, belge veya delil yoktur! Yazarın hayal dünyası ve kurgularından ibarettir.)