ÇOK şükür ki, yüz yıl evvelki Devlet-i Âliyye’nin Batı karşısında içine düştüğü zorlukları aşabildiğimiz bir zaman dilimindeyiz.

Bugün üreten, bilgi üretmek için büyük mücadele eden bir Türkiye var.

Bugün savunmada, ekonomide ve siyasette düşmanına benzememek üzere düşmanını doğru anlayan ve onu aşarak insanlık için üreten bir Türkiye var.

Örtülü anlamda uygulanan tüm silah ambargolarına rağmen geliştirilen savunma araç gereçlerini imâl ve ihraç süreçleri göz önüne alındığında, elde edilen veriler asla tesadüflerle açıklanamaz.

Yaklaşık iki yüz ülkeye 25 bin çeşit mal ihraç eden Türkiye’nin varlığı yadsınamaz.

Zira artık sağına soluna bakmadan kendine yetebilen bir Türkiye var.

Bu ülke, yaklaşık 80 yıldır âdeta okyanus ötesinin bir eyaleti, bir gizli özne idaresinde seyreden tekne görüntüsüyle hatırlanmak istendi.

Bu ülkeye, sadece kendi çıkarları için bir “ileri karakol” imajıyla bakan Batı’nın hegemonyasını, bu toprağın evlâtları, sahip olunan millî refleksler sayesinde kırabilmiştir.

Bugünlere dek yaşanmış tüm siyâsî ve iktisadî krizlerin, bugünden düne baktığımızda, bahsettiğimiz gizli özne, başka bir ifadeyle “karanlık odaklar” tarafından, bu ülkeyi bu millete ait bırakmamak için sunî gündemlerle meydana getirildiklerini anlayabiliyoruz.

Yavuz Bülent Bakiler’e ait “Ben Anadoluyum” adlı şiir, bu mânâda tüm hislerime tercüman olur:

“Ben Anadoluyum…/Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç./Şükrederek kalktığım sofralarımda/Ya soğan ekmek olur yahut bulamaç…/(…) Devlet denince vergi geldi aklıma,/Jandarma denince kırbaç…/ (…)Gittim, yiğitçe dövüştüm gazâ meydanlarında,/Ne tâk-ı zaferler gördüm, ne taç…/Savaşta çiğnetmedim Hilâli düşmanlara,/Barışta düştü üstüme gölge gölge haç…/(…)Ben Anadoluyum, acılı, mahzun…/Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç…”

Öyle ya, kendi eyaletleri gibi görüp sandıklar kurdukları, hatta bu topraklarda Hatt-ı Erdoğan kurulduğundan beri “Demokrasi sadece sandık da değildir” diyerek bu toprakların evlâtlarına devleti murdar et kabilinden hissettirdikleri bir sistem formatlamışlardı.

Bu millet, tüm bu kurguları ve amansız oyunları, hiç değilse sandıklarda bozmayı öğrendi önce, sonra da kendi kimliksel yapılanmasını tamamlayıp kendi kalkınmasına odaklanarak, bizzat şahsiyetine ait kodları sıraladı ve kendi sistemini üretti.

Bu millet, söz konusu yapılanma kurgusu için önünü alacak lideri yıllarca bekledi; beklerken çile çile yetiştirdi.

Bu ülke, sadece silahlı terör örgütleriyle değil, silahsız olduğu zannedilen, takım elbiseli finansal teröristlerin gerçekleştirdikleri eylem, hamle ve topyekûn şeytanî aklın plânladığı saldırılar karşısında da kendi duruşunu kazanmıştır.

Döviz ve faiz kıskacı ile biçimlendirilen saldırılara karşı bu milletin çalışkan, azim sahibi bir kimya ve birlik içerisinde verdiği cevap şudur:

“Bu ülkede tek bayrak, tek devlet, tek vatan ve tek milletin gücü, yerli ve millî refleksler ile işleyerek, küresel egemenlik iddiasında olanlar karşısında insanlık için yepyeni bir ümit olarak yükselmektedir ve yükselmeye devam edecektir!”

Bu çerçevede en kritik aşamalardan birine daha giriyoruz.

Yerli ve millî unsurlar ile “Bu ülke, küresel güç merkezlerinin egemenliğine boyun bükmüştür ve onların sömürgesi hâline gelmiştir” düşüncesine sahip mandacılar arasında başlayacak olan en önemli hesaplaşmaya doğru yol alıyoruz.

Bu hesaplaşmanın adı, “2019”dur!

2019, Abdülaziz Han, Abdülhamid Han, Menderes, Özal, Erbakan, Türkeş ve Yazıcıoğlu hattının birlikte verdiği mücadelenin, artık Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi başlığı altında doğrudan devlet eliyle sahiplenildiği kilometre taşıdır.

Milletin talebi, milletin arzusu, milletin mücadelesi artık doğrudan devletin talebi, arzusu ve mücadelesi olmuştur.

Zira devletin sahibi bizzat millet olmuştur.

“Bu devlet, millî ve bağımsız, hakkın gözetildiği ve milletin egemen olduğu devlettir” fikrinin ve müesses nizâmın dönüşeceği tarih, 2019’dur.

Bu tarihi, asla bir partinin tek başına politik iktidar olma mücadelesi veya bir kişinin yürütme erkini millete rağmen kullanacak olması şeklinde görmek doğru olmaz.

Ayrıca 2019, herkesin şaşkınlık duyacağı bir tarihtir.

Yerli ve millî reflekslere sahip ve dünyaya Anadolu üzerinden bakanlarla Batı merkezlerinden ve Batı çıkarları üzerinden bakanların farklılaşmasının şaşkınlığı yaşanacaktır.

Göreceğiz ki, “Tek bayrak, tek vatan, tek millet ve tek devlet!” diyen bu milletin her ferdi aynı hat üzerinde dururken, küresel egemenlere boyun bükenler de bir hat üzerinde duracaklar.

Peki, söz konusu hatlarda yer alan isimleri gördüğünüzde şaşırmaya hazır mısınız?

***

@mkulunk: “Güneş açtığında yeniden doğdun. Farkında ol, hep iyi düşün ki dün, seni teslim almasın! Bugün, dünden daha çok iyilik için ‘seni’ yaşayacak…”