Millî Eğitim Bakanlığı yeni müfredatı önceki gün kamuoyu ile paylaştı. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adını taşıyan yeni müfredatın, on yıllık bir çalışmanın ürünü olduğu belirtiliyor. ‘‘Köklerden geleceğe’’ mottosuyla başlayan müfredatın tanıtımında eğitim, birçok bileşeni olan bir bütün olarak ele alınmış. Buna göre bir ayağı geçmişte duran eğitimin diğer ayağı insanlığın geleceğine ufuklar açan bir kapı olarak konumlanmış.
Millî ve manevi değerler manzumesi ile maddi gelişmenin zirvesini hedefleyen bu süreçte milletin talepleri esas alınmış. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli; öğrenci profili, beceriler çerçevesi, erdem-değer-eylem modeli, sistem okuryazarlığı, alana ait bilgi kümeleri bileşenlerinden oluşan bütüncül bir model olarak tasarlanmış.
Bakanlığın buradaki ana hedefi “Yalnızca medeniyete uyum sağlayan bir nesil değil, etkin olarak medeniyet kurucusu ve geliştiricisi bilge nesiller yetiştirmeyi hedefleyen eğitim felsefemiz doğrultusunda ahlaklı, erdemli, milleti ve insanlık için iyi, doğru, faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş öğrenci modelini oluşturmak.” olarak belirlenmiş.
Bakanlığın 2024-2028 Stratejik Planı’nda müfredatta belirtilen hedeflere uygun olarak “İstiklal’den istikbale Türkiye Yüzyılı’nı inşa edecek nesiller yetiştirmek” vizyonu benimsenmiş. Aziz milletimiz bu adımları görebilmek için çok uzun zamandır bekliyor. Nasip bugüneymiş. Geç olsun güç olmasın diyelim.
Türkiye’nin en zor fakat bir o kadar da çözülmesi aciliyet gerektiren meselesinin eğitim olduğunu defalarca yazdık. Lakin eğitimi tüm yönleriyle ele alıp kolektif bir anlayışla çalışan ve çözümün paradigma değişikliğinde yattığını bilen tecrübeli kadrolara ihtiyaç vardı. “Kadro” kelimesini özellikle vurgulamak isterim. Konu “Millî Eğitim” olduğunda sadece Bakan değiştirmenin uygun bir seçenek olmadığını bilmek gerekiyor. Bu anlamda eğitimin başına getirilen bir Bakan’ın eğitimin içinden gelen, tecrübeli ve ufuk sahibi kadrolarla çalışması zorunluluktur. Yirmi yıldır eğitimde kemiyet olarak ileri gitmemize karşın keyfiyet noktasında başarı sağlayamamamızın arkasında bu hakikatin ihmal edilmesi yatıyor.
Yusuf Tekin’in farkı
Millî Eğitim Bakanlığı koltuğunda yaklaşık bir yıldır Yusuf Tekin oturuyor. En başında yazdığım gibi bugün de Yusuf Tekin hakkındaki kanaatim aynıdır. Yusuf Tekin, bugün itibarıyla ülkemizde eğitime dair beklenen atılımı sağlayabilecek tecrübeye sahip bir isimdir. Müsteşarlık yıllarında edindiği tecrübe ve müsteşarlık sonrasında da eğitimden kopmamış olması bunun temel sebebidir. Önceki gün açıklanan yeni müfredatın yaklaşık on yıllık çalışmanın ürünü olduğunun vurgulanması Sayın Bakan’ın göreve gelmeden uzun zaman önce bu çalışmalara başladığını gösteriyor.
Sayın Tekin’in asıl gündemi, eğitimin kaynak kodu olarak tarif edebileceğimiz müfredatın güncellenmesi çalışmalarıdır. “Öğretmen” de bu çalışmaların bir diğer ayağını teşkil ediyor. Bu konunun önemini ve mahiyetini muhafazakâr kesimlerden çok marjinal sol kesimler anlamış görünüyor! Sayın Bakan’a var güçleriyle saldırmalarının arkasında da bu yatıyor.
Gazi Mustafa Kemal’in 1921 yılında Maarif Kongresi’ni açarken müfredatla ilgili söylediği “Biz yerli ve millî bir müfredat, milletin karakteriyle fıtratıyla uyumlu bir müfredat çalışmasının içerisindeyiz.” sözlerini hayata geçirmeye çalışan Sayın Bakan’a yapılan saldırıların arkasında tarihimize, değerlerimize ve hepsinden önemlisi ülkemizin kalkınmasına muhalefet eden kesimler yer alıyor.
İnovasyon ve iletişim çağında çocuklarımızın durumunu yeni bir gerçeklik çerçevesinde ele almak ve bu yeni gerçekliğin getirdiği zorlukları karşılayacak değer kodlarını eğitim sistemimize dâhil etmek gerekiyor. Sosyal medya karşısında çocuklarımızın seçmeci bir tecrübe düzeyine ulaşması için dikkatli bir müfredat planlaması gerekiyor. Sayın Bakan’ın önceki gün açıkladığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” başlıklı yeni müfredat işte bu gerekliliğin ilk adımıdır.
Sayın Bakan’ın üzerinde yoğunlaştığı hususlar sadece bugünü değil “Türkiye Yüzyılı”nın alt yapısını da inşa edecektir. Bu noktada kaybedecek tek bir saniyemiz yoktur. İşte bu sebeple ülkemizin eğitim alanında atılım gerçekleştirebilmesi için Sayın Bakan’a ve ekibine güvenmemiz, destek vermemiz ve yapıcı eleştirilerle süreci hızlandırmamız gerekiyor. Dört bir yanında savaşların, karmaşanın yaşandığı Türkiye’nin eğitim alanında böyle bir adım atmaktan başka çaresi yoktur. Çünkü “Türkiye Yüzyılı”nda hem demografik olarak hem ekonomik olarak hem de teknolojik olarak daha güçlü ve nitelikli bir seviyeye ulaşmamız gerekiyor. “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” işte bu amacı yansıtıyor. Hayırlı olsun.