Yunanistan asırlar boyunca, Yahudi nüfusun en kalabalık olduğu yerlerin başında geliyordu. Yunanistan’ın bağımsızlığını elde etmesiyle birlikte nüfusun büyük çoğunluğu, kendilerine yönelen şiddet olaylarından dolayı, doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldı. Bu göçlere rağmen İkinci Dünya Savaşı öncesine kadar Yunanistan’da yaklaşık 90 bin Yahudi nüfus bulunuyordu.
Ancak Alman işgali döneminde Yunanistan’da baş gösteren kıtlık ve Naziler tarafından ele geçirilen Yahudilerin soykırıma tabi tutulması gibi acı olaylar sonucunda, Yunanistan genelindeki Yahudi nüfusu, neredeyse yüzde 10 seviyelerine düştü. Kıtlıktan ve soykırımdan kurtulanların büyük çoğunluğu ise kendilerine daha güvenli yurtlar bulmak üzere göç ettiler.
Günümüzde Yunanistan’da yaşayan Yahudilerin sayısının beş bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Geçmişten yakın zamanlara kadar Yunanlılar ile Yahudiler arasındaki ilişkilerin, Osmanlı dönemi hariç, genelde olumsuz yönde seyrettiğini söylemek mümkündür.
Bu yüzden Yunanistan, İsrail Devleti’nin 14 Mayıs 1948’de kuruluşunu en sert tepkiyle karşılayan Avrupalı devletlerin başında geliyordu. Yahudilerin, hem Filistin’de hem de Yunanistan’da işgalci olduğu görüşü Yunanistan’da neredeyse hâkim görüştü. İsrail Devleti karşısında Filistinlilerin yanında yer alan Atina, Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) 16 Aralık 1981 tarihinde diplomatik statü tanıyarak bu desteğini pekiştirdi.
Artık Yunanistan FKÖ’yü tanıyan ilk Avrupa Birliği ülkesiydi. Dönemin Başbakanı Andreas Papandreu, FKÖ Lideri Yaser Arafat’ı, “kaybolan vatanı için savaş veren lider” olarak gördüğünü ifade ederken, Yunanlı ünlü müzik ve siyaset adamı Teodorakis, Filistin’in milli marşını bestelemekten büyük bir onur duyacağını söylemişti.
Yunanistan’ın İsrail’in kuruluşundan itibaren Filistin politikası iki sütun üzerine oturuyordu. Bunlardan birincisi, İsrail’in koşulsuz bir şekilde1967 öncesi sınırlarına geri dönmesiydi. İkincisi ise, Filistin halkına kendi kaderlerini tayin hakkının verilmesi yani bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıydı. Bunların gerçekleşmemesi durumunda Yunan hükümetleri İsrail’i tanımayacaklarını uzun yıllar deklare ettiler. Yunan kanadının İsrail karşıtı tüm politikaları, Tel Aviv tarafından “Yunan antisemitizmi” olarak nitelendirildi ve bu noktada Atina’ya, İsrail’i tanıması için Avrupa Birliği ve Amerika tarafından yoğun baskı yapıldı.
Nihayetinde baskılara direnemeyen Yunanistan, Başbakan Konstantin Miçotakis başkanlığında toplanan 21 Mayıs 1990 tarihli bakanlar kurulu kararıyla İsrail Devleti’ni resmi olarak tanıdığını açıkladı. Ancak bu karar Yunanistan’da sıcak karşılanmadı. Toplumun büyük çoğunluğu ve Yunan medyası Filistin meselesinde İsrail karşıtı tutumunu Doğu Akdeniz krizi ortaya çıkana kadar devam ettirdi.
Bugün Yunanistan’da başbakanlık koltuğunda Kiriakos Miçotakis oturuyor. İş dünyası ve İsrail ile yakın ilişkileri bulunan Miçotakis, resmi olarak İsrail’i tanıyan Başbakan Konstantin Miçotakis’in oğludur. Babasının açtığı yolda emin adımlarla yürüyen oğul Miçotakis, şimdilerde Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı İsrail’in belirsiz desteğini almak için Avrupa Birliği içinde İsrail’in Batı Şeria topraklarını ilhak planlarını Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte savunmaya hazırlanıyor.
Miçotakis’in, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de saldırgan davranışlar sergilediği tezini” kendisine rehber edinerek hareket etmesi, Doğu Akdeniz krizine bir çözüm getirmekten ziyade, İsrail’in Filistin politikasına fayda sağlayacağı çok açıktır. Miçotakis, Türkiye’nin işbirliği çağrılarına kulak vermek yerine, mevcut siyasi tavrında ısrarcı davranmaya devam ederse, kendi halkı nazarında Doğu Akdeniz ve Filistin’de hüsrana uğraması kaçınılmazdır.