14 Ağustos 2001 tarihinde Afyon’da bir otelde resmi olarak kuruluşunu ”Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözleriyle ilan ettiğinde, AK Parti’nin bu denli uzun bir süre Türkiye siyasi hayatına damga vurabileceğini açıkçası pek çok kimse tahmin edemezdi. Ülke çapında teşkilatlanma çalışmalarına devam ederken ve kuruluşunun üzerinden henüz bir yıl geçmemişken alınan erken seçim kararıyla ilk sınavını veren AK Parti, bu seçimlerde %34 oy oranıyla ve Meclis’in 2/3 çoğunluğunu elde edecek bir başarıyla çıkmasına rağmen, genel başkanlarını getirilen yasak nedeniyle milletvekili olarak Parlamento’ya taşıyamamıştı.
O günlerden günümüze çok ilginç engelleme girişimlerine ve değişimlere maruz kalan AK Parti bu esnada beş olağan, bir de olağanüstü kongre gerçekleştirdi ve bugün 2. olağanüstü kongresi için toplanıyor. 2012 yılına kadar delege ve daha sonrakilere de gözlemci olarak katıldığım bu kongrelerin temel özelliğinin bütünlük duygusunun yol açtığı yüksek coşku olduğunu söylemem mümkün.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun partiyi olağanüstü kongreye götüreceğini ve bu kongrede aday olmayacağını açıklaması ardından yapılan tüm mülahazalar artık geride kalmış ve AK Parti, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’la bundan sonraki dönemi şekillendirmeye karar vermiştir. Esasen siyasi partilerin bilindik parti içi demokrasi teamüllerine aykırı gibi görünse de, ülkemizde siyaset kurumunun büyük dönüşümler geçirdiği bir dönemde, böylesi bir yöntemle genel başkan değişimine gidilmesi çok da garipsenmemiştir. Konjonktürel gelişmeler geçen zaman içerisinde AK Parti’nin temel çıkış felsefesinde ve siyaset algısında da çeşitli değişimler yaşanmasına neden olmuş ve ülkeye sağladığı tüm kazanımlara ilaveten bir şekilde başkanlık sistemini de getirmek istemesi doğal olarak partiyi kolektif akıl ve ileri demokrasi gibi söylem ve hedeflerden ziyade, AK Parti’nin kurucu Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan merkezinde odaklanan siyasi bir tartışma sürecine taşımıştır.
Sayın Ahmet Davutoğlu’nun gerçekte partisi ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ne gibi sıkıntılar yaşadığı bilinmez ve görevi bırakma kararı almasında etken olan gelişmeler henüz gizemini korurken ya da başka bir ifadeyle en azından AK Parti’ye gönül vermiş geniş kitleler tarafından anlaşılamamış iken, bugün yapılacak kongrede seçilecek olan Sayın Binali Yıldırım’ın göreve gelir gelmez başkanlık sistemi başta olmak üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan’la, Başbakan Davutoğlu arasında var olduğu söylenen fikir ayrılıkları konularında son derece sıkıntısız bir profil çizeceği muhakkak görünüyor. Aynı şekilde Sayın Binali Yıldırım’ın parti MKYK’sında olacağı gibi, Bakanlar Kurulu’nda da sıkıntı verebilecek isimlerle çalışmayacağı kesin gibi.
Öncelikle bugün Ankara’da gerçekleştirilecek kongrenin AK Parti ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Umarım daha önceki kongrelerde görmeye alıştığımız yüksek birlik duygusu ve coşkuya bu kez de şahitlik edebiliriz…
Kongrenin detaylarını ve kulislerde konuşulanları yarın Ankara Ajandası köşemde okuyabilirsiniz nasipse.
Hayırlı, huzurlu pazarlar…