Her mevzunun öncüsü öndedir. Hayatını hayalleri üzerine kuranlardan, öncülerden biriydi Yücel Çakmaklı. Türk milli sinemasının usta yönetmeni, yazarı ve Yücel Abisiydi.

Kendisiyle birkaç defa aynı ortamda bulunma imkânına sahip olduğum ustanın sinema ile yapmaya çalıştıklarına bizzat şahit olmuştum.

Yücel Çakmaklı, sanat için sanat değil insan için sanat yapmak gerektiğini düşünenlerdendi. Bu bağlamda belki de ideolojik/dertli filmin ülkemizdeki öncüsüydü.

Özellikle Batılılaşma dalgasının önünde milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmanın gerekliliğini beyazperdede işleyerek zihin kıyılarımızın tarumar olmaması için dalgakıran görevi gören bir yüz akıydı.

İslamcı-muhafazakâr bir zihnin sinemada iş yapabileceğinin düşünülemediği günler o, yaptığı filmlerle insanları etkilemiş ve bugün bile etkisini devam ettiren yapıtlara imza atmıştı.

Çocukluğunu sinemaya olan ilgisiyle sırf daha fazla film izlemek için gişe görevliliği, yer göstericiliği, kapı bekçiliği gibi yerlerde çalışarak geçirmişti. Çünkü o, “benim zamanımda sinemanın okulu yoktu, ben sinemayı önce izleyerek öğrendim” diyordu. Bu şekilde içinde büyüttüğü sinema çınarının gölgesinde bugün aynı düşüncede onu örnek alan yüzlerce genç yönetmene örnek olacaktı.

30’dan fazla filmin bizzat yönetmenliğini, birçok filmin ise senaristliğini, yapımcılığını, danışmanlığını yapmıştı. En çok bilinen yapıtları Minyeli Abdullah, Birleşen Yollar, Kızım Ayşe, Garip Kuş, Ben Doğarken Ölmüşüm, Memleketim, Zehra, Bir Adam Yaratmak, Küçük Ağa, Çile, Kanayan Yara gibi filmlerdi.

Çakmaklı’yı en iyi tanıyanlardan biri olan Yönetmen Mesut Uçakan onun fikri yapısını anlamamıza şöyle yardımcı oluyor: “Onun Milli Sinema’sı sosyal ve kültürel bir başkaldırıydı. Malum; Türkiye’de bir dönem bir beyin nakli yapıldı. Resmi ideoloji, İslam’ın medeniyet ruhunu terk edip, dümeni Batı taklitçiliğine doğru kırdı. İslam toplum hayatından çıkarıldı. İncelikli ama sert operasyonlarla hukuktan, siyasetten, sosyal hayattan soyutlandı. 15 Temmuz’da darbe kalkışmasında da mantık çok farklı değil. Önceki darbelerde hemen hemen hep aynı mantık vardır. Sözünü ettiğimiz beyin nakli kitleleri milli değerlerden pek çok alandan uzaklaştırmıştı. Bilhassa kültürden ve sanattan… Yerli ve milli duygularla bayrak açan ise Yücel Çakmaklı oldu.”

Bir ideal uğruna bin bir zorluğu çekerek döneminin şartlarına ve sosyo-kültürel yapısına rağmen çığır açan olmuştu. Milli-manevi değerlerin sinemada yer bulması noktasındaki yükselttiği çıtayı bilmeli bu büyük yönetmeni unutmamalı ve unutturmamalıyız.

Bu vesile ile bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor, ardından göndereceğimiz bir ‘Fatiha’ ile yaptıklarına teşekkürü salık veriyorum…