Bir musibet bin nasihatten evladır.  Temmuz’un 15’ini 16’sına bağlayan gece gerçekleştirilen alçak teşebbüs toplumun neredeyse tüm kesimlerini bir araya getirdi. Hemen her ideolojiden, her meşrepten, her ırktan insan silahlardan korkmadığını fiili olarak ifade etti. Ardından siyasi atmosferdeki yumuşama hayırlar getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan muhalefete yönelik açtığı tüm davaları geri çekti. Sonrasında da Başbakan ve muhalefet. İyi niyet esasını tahkim etmek üzere atılan bu adımlar halkın gerginliğini aldı, onları rahatlattı şüphesiz. Tarihi Yenikapı mitingine böyle bir iklimde gidildi. Devlet oradaydı. Muhalefet oradaydı. Ve her konuşmacı mutedil mesajlar verdi, yapıcı sözler sarf etti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun özeleştiri ve uzlaşma vurgusu, cumhuriyetin temel değerlerini hatırlatmasından daha kıymetliydi. MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin daha ilk günden darbeye karşı duruşunu yeniden izharı Türk vurgusundan daha kıymetliydi. Başbakan Yıldırım’ın darbecilere dönük kararlı söylemi milliyetçi söylemlerinden daha kıymetliydi.

Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kuşatıcı ve derin mesajlar içeren konuşması. Kuşatıcı diyorum zira Erdoğan Cumhurbaşkanlığı makamına yakışır bir konuşma yaptı; kapsayıcı, kucaklayıcı ve müşfik. Darbecilere karşı ise bildik Erdoğan üslubu meydanı inletti yine. ‘Darbe gerçekleşseydi vatanı kimlere altın tepsi içinde sunacaklarını biliyoruz’ ifadesini kullandı. Batıyı da onun maşalarını da hedef aldı.

Tüm bu konuşmaların yanı sıra dikkatimi çeken şey ise Erdoğan’ın idam konusundaki telkinleriydi. Muhalefete partilerine, bilhassa CHP liderine ‘işte millet’ diyerek idam konusundaki taleplere bigane kalmaması noktasında yön gösterdi. Ama idam konusundaki asıl muhatap muhalefet değil batıydı. Zira batıyla arasında yüzlerce anlaşma yapmış bir Cumhurbaşkanı’nın idam cezası konusunda ısrar etmesi, darbe teşebbüsünden hemen sonra Rusya’yı ziyaret edecek olması esasen, batıya ‘beni kaybediyorsun’ mesajından başka bir şey değil. Ve bu hamle bölgedeki dengelerin yeniden gözden geçirilmesi adına oldukça önemli.

Seyredeceğiz, takip edeceğiz.

*

Bir önceki yazımda Alpaslan Cambaz üzerinden şehit aileleri ve gazilerin acısını tazeleyen, onlara ayıp edilen, Külliye’de gerçekleştirilen programı eleştirmiştim. Yazının sonunda da bu insanların gönlü alınmalı diye bir ifade kullanmıştım. Şimdi ise bu ve benzeri çağrılara kulak vererek Alpaslan’ın evine giden Bilal Erdoğan ve Berat Albayrak’a teşekkür ediyorum. Hata inşallah böylece telafi edilmiş, kıymetlilerimizin gönlü alınmıştır.