15 Temmuz destanı bir anıt gibi yükseldi her bir memlekete evladının içinde. Genç kuşağımız çocuklarına, torunlarına anlatacakları kahramanlık hikâyeleri biriktirdiler. Bu vaziyet devlete, millete bağımızı da kuvvetlendirdi hamd olsun. Cumhurbaşkanlığı makamından alt kademelere kadar pek çok tedbir alınıyor FETÖ adlı habis uru bünyeden atmak için. Cumhurbaşkanı, devletin yeniden yapılanacağını ifade ediyor. Baş göz üstüne. İnsan öldüren, cani bir ruh haline sahip bu ezoterik yapının halka, inancımıza daha fazla zarar vermesini önlemek için en sert önlem neyse o alınsın.
KURUNUN YANINDA YAŞ YANMASIN
Bir harp hali bu. Bizden olmayan Fetullah eşkıyası ve onun avanesiyle savaşıyoruz. Harpte, düzenli harp de dahil, bir kaos, bir hengame alır başını gider bu tabiidir. Buna mukabil gerek harp esnasında ve gerekse sonrasında kriterlerimiz çok mühimdir. Zira ölçüsüzlüğün, fütursuzluğun bizim kitabımızda yoktur. Ben devletlülerimizin bu konuda son derece ihtiyatlı davrandıklarına inanıyorum. Kurunun yanında yaşın da yanmaması için azami bir gayretleri olduğuna dair kanaatim oldukça kuvvetli. Ancak karşımızdaki o kadar sinsi bir düşman ki ayıklamak da kolay iş değil.
Daha somut yazayım. Ülkemizin en büyük belediyelerinden birinde yapılacak FETÖ/PDY mensuplarını tasfiye işlemi için bir komisyon kuruluyor. Ne var ki iddiaya göre komisyonun çoğunluğu paralelci diye bilinen adamlar. Ve ilk iş paralelci olmayan hatta onlarla mücadelenin cephelerinden birini tutmuş bir kişiyi işten çıkarmak oluyor. Dikat edilmeli. Çok dikkat edilmeli.
İTİDAL ESAS ALINMALI
Ölçüsüzlükten söz açmışken birkaç şeyi daha ifade etmek boynumun borcudur. Demokrasi şehidi ifadesi beni hayli rahatsız ediyor; sadece beni değil şehit ailelerini de. Bu söylem hem aziz şehitlerimizin ruhunu incitir, bağlamdan kopuk bir ifadedir hem de işi sulandırır. Kaldı ki birahaneden çıkıp meydanlara giden bir gencimiz dahi Allah için, vatan için şehit olmak üzere darbecilerin karşısına dikildiklerini söylüyor. Bizim mayamız bu.
İkincisi, Aliya’nın düşmanlarımıza gelince onlara adaletten başka bir şey borçlu değiliz diye ifade ettiği hikmetin aksine ‘hainler mezarlığı’ diye bir garabetten neyse ki geri dönüldü. Dinimizde, geleneğimizde yeri olmayan bu tip eylemler bizi yanlışa sürükler. Bu çok net.
Sonra, nöbetlerde olmadık şarkıcıların konser vermesi de bir o kadar tuhaf ve yanlıştır. Evet yas tutmayacağız elbette. Zaferimizin neşesi içinde olacağız, şehitlerimiz için Allah mubarek etsin diyeceğiz ama vakarımızla. Ciddiyeti elden bırakmayacağız, rehavete müsade etmeyeceğiz.
Son olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne giden gazi ve şehit ailelerinin belki de baştan ayağa yanlış bir organizasyonla karşı karşıya bırakılması da bir o kadar vahim. Alpaslan Cambaz’ın sosyal medya hesaplarından yazdığı, annesinin ve kendisinin travmasını tazeleyen, onları inciten program da bir başka ölçüsüzlüktür. Bu programı kim tertip ettiyse işi Cumhurbaşkanı’na bırakmadan, sessiz sedasız gidip özür dilemelidir o insanlardan. Ayıp edilmiş telafi edilmeli.
Meydanlarda namaz kılınmalı, dualar edilmeli, tekbirler getirilmeli. Hassasiyet ve dikkat elden bırakılmamalı. Özellikle gazilerimizin ve şehit ailelerimizin psikolojilerini bozacak herşeyden kaçınılmalı.
Vesselam.