Medya, toplumda parsellenmiş düşünceleri emer ve bir karaborsacı mizacıyla bu düşünceleri toplumun algı mekanizmalarına taksim eder. Taksim sürecinin cereyanı, elbette ki medya kanalını kullanan “algı hipnozitörlerinin” kendi keyfî doğrultusundadır.

Mesela  -klasikten moderne-  medya perspektifinde düşünce ve ifade özgürlüğündeki mahalle baskısını ele alalım. Medya perspektifi diyorum çünkü modern dünyada içtimai fikriyat, irdeleme-tartışma-hayata geçirme zeminini medyatik mecralarda yapılandırıyor.

Peki bize dayatılan ne? Baskı gören kim? Hangi hâkim düşünce tahakkümle mücadele içinde?

Şurası net: Toplumu fikirler yönetir. Malum, fikir dediğin bütün eklemleriyle bin bir renkli derya… İrtica-Modernite yelpazesinde yüzlerce düşünce sisteminin esamisi okunabilir. Fakat medyayı güçlü bir silah olarak kullanan marka özgürlükçüsü odaklar, öncelikle, küresel sermayeyi döndüren; tamamıyla materyalist düzlemde kümelenmiş  -uhreviyeti yok sayıcı-  ideolojileri esas alır.

Nitekim medya unsurları üzerinden gittiğimizde, mahalle baskısının aslında düşünce menşeinde değil, düşüncenin eğilimi yönünde olduğunu görüyoruz.

***

Eğer anarşist bir duruşun varsa, dini ahlak ve ritüelleri toplumsal gelişimin önünde engel olarak görüyorsan, Batı’nın kucağını en güvenli sığınak belliyorsan ve halkını sürekli cehaletle suçluyorsan; zor olanı seçerek yancılığı iteliyor, dik bir duruş sergiliyor ve bütün kısıtlamalara direnmiş oluyorsun. Bu da seni sahte bir popülizmin maşası kılıyor. Sen gerçekte kendi fikrinin savunucu değil, “onların” inşa ettiği mekanizmanın çarklarından biri oluyorsun. Aslında küresel çerçevede senin fikrin, tâbi olduğun muhalefet sistemi, “onların” ekmeği durumunda.

Çünkü senin gibi düşünenlerin yoğunlukta olduğu medya, arka plandaki bütün mimarlarıyla sana bu algıyı pompalıyor. Senin gibi düşünmeyen herkesi aforoz ediyor. Onun görevi, senin üzerinde başarıyla uyguladığı kültürel emperyalizmi diri tutmak. Amacı seni konuşturmak ve senin üzerinden çıkarlarına ters düşen kitleleri susturup dışlamak. Sen gevezelik yapıyor ve gevezelik yaparken ağzına bant yapıştırdıklarını iddia ediyorsun. İşte o, tam da bunu istiyor.

Sen, otoriteye boyun eğmediğini zannetsen de, seni şahlandıracak ve küresel düzeni hırpalayacak milli/ruhî fikre çomak sokuyorsun. Dolayısıyla daha büyük bir otoritenin kulu oluyorsun. O bunu biliyor. Seni sen yapan değerleri senin üzerinden yıkarak seni bataklığa gömebileceğinin farkında. Seni tahrik ediyor. Sen madde bâbında sözüm ona emperyalizme buğzediyorsun. O ise mana özünde seni emperyalizmin uşağı yapıyor.

Peki öbür tarafta ne oluyor?

Senin gibi düşünmeyen, popüler fikre ayak uydurmayan, bekasını materyal zihniyetin aldatıcı parlaklığında görmeyen, toplumsal tabulara kronikçe yaklaşmayan önemli bir kitle; yandaş damgası, kolaycılık etiketi, linç propagandası, dışlanma, hor görülme gibi korkularla susmayı tercih ediyor. Duruş sergilemekten çekiniyor, üzerine bir de mahalle baskısındaki ‘’mahalleli’’ konumuna yerleştiriliyor.

Bu psikolojik baskıyı aslında, ifade ve düşünce özgürlüğü kisvesiyle, dünyayı yöneten finansal sirkülasyonun piyonluğunu yapanlar değil, algı istismarcılarının dizayn ettiği “Harikala Diyarı”nı inkâr eden ve bu sebeple düşük profilli, örümcek kafalı, cahil vb. sıfatlar ithaf edilip sindirilenler hissediyor…