Yaralarımız var. Nüfusumuza kayıtlı envâi çeşit yara.
Adam olma yolundayken açılmış bazıları, üzerinde yürüdüğümüz yolun farkındalığını yitirmememiz için. Kadim irfan medeniyetimizin büyüklerinin “Yaralarınızı seviniz” buyurduğu cinsten. Yaradan tarafından muhatap alındığımıza şükredelim diye.
Bazıları mesela tam da adam olduğumuzu zannettiğimizde açılmış, hiçliğimizi hatırlatmak için. “Ol”manın nelere sabretmekten geçtiğini anlayalım diye.
Bunlar genellikle şahsımızı ilgilendiren, kendi dünyamızın sınırları içinde olup biten, sebep ve sonuçlarını idrak edebildiklerimiz.
Kadim toplumsal yaralarımız var bir de. Açılmış bir zamanlar, biz üzerine doğmuşuz. Kimin açtığını çok iyi bildiğimiz ama dillendiremediğimiz türden. Bizatihi varlığımızla bedel ödemeye başlamışız doğduğumuz andan itibaren.
Biraz daha açalım. Irkçılık örneğin. Büyük yara.
Açanların, yiyin birbirinizi meşgul etmeyin bizi dediği cinsten. İrfan medeniyetimizin onca öğretisine rağmen üstesinden gelemediğimiz derdimiz.
Derdimiz diyorum da aslında hepimiz bu belayı bir dert olarak görebilsek zaten kapanacak kendiliğinden.
Bunu bir dert olarak görmeyenler var ve âh ne de çoklar. Son günlerde ülkemizdeki Suriyeli mültecilere vatandaşlık verilmesi çalışmaları üzerine yazıp çizenler mesela.
Kimler kimler yok ki Suriyeliler’in vatandaşlığına karşı çıkanlar arasında. İki göbek önceki ataları Balkan faciasından kaçıp aç bîlaç İstanbul’a ulaşabilenleri mi ararsınız, mübadelede
Müslüman oldukları için İslam yurduna hicret ettirilenleri mi, Kafkasya’dan kalkıp yarı nüfusu yollarda yitirerek Anadolu’ya kavuşabilenleri mi, daha dün denecek tarihte, 90’lı yıllara kadar Bulgar zulmünden barış yurduna sığınanları mı…
Anadolu’nun dünyanın en şefkatli anası olduğunu, bağrında yaşattıklarının kahir ekseriyetinin baskıdan kaçıp gelenlerden olduğunu ve en önemlisi rızkın Allah (cc) tarafından takdir edildiğini bilmeyenler güruhu.
Çok gibi görünmeleri seslerinin yüksek çıktığından. Anadolu insanı zaten ekmeğini bölüşmeye devam ediyor, sessiz, gösterişsiz.
Irkçılar!.. Kervan sizin sözlerinize itibar etmiş olsaydı şimdi biz düşünüyor olacaktık nereye iltica etsek diye. Ya kendinize gelin ya da yiyip bitirsin endişeleriniz sizi. Biz memnunuz gelenden de gidenden de.
İyi endişeler size…