Ne zaman yapay zekâ üzerine bir sohbet açılsa konu dönüp dolaşıp yapay zekânın insanların işlerini elinden alıp almayacağına geliyor.

Bunu dert etmekte pek de haksız sayılmayız. Ne de olsa “robotların iş başvurusu yapmaya ihtiyacı yok!”.

Bu çarpıcı ifadeyi dijital çağın gerektirdiği yeni becerilerle ilgili bir afişte görmüştüm.

Ana başlık “Beceri Devrimi 2.0” adını taşıyordu.

Dijital dönüşüm beraberinde bir beceri devrimini de gündeme getirdi.

Sadece yeni işe gireceklerin değil, hâlihazırda bir iş sahibi olanların da etkileneceği bir “beceri devrimi” kapımızı çalmış durumda.

Dönüşemeyenleri, yani CV’lerini değiştiremeyenleri istihdam açısından büyük riskler bekliyor olacak.

Çok değil 8-10 yıl içinde tüm çalışanların yüzde 50’si işlerini kaybetmemek için yeni beceriler kazanmak zorunda kalacaklar.

Çünkü bundan 5-10 sene önce yeni bir iş bulmak veya mevcut işini sürdürmek için geçerli olan beceriler ya geçerliliklerini yitirdiler ya da önem sırasında geriye düştüler.

2025 yılında en üst düzey 10 çalışma becerisinin ne olacağına dair bir araştırma yapılmış.

Araştırma neticesinde bu 10 beceriden beş tanesinin problem çözmeyle, iki tanesinin kendini yönetmeyle, iki tanesinin teknolojiyle ilişki kurmayla ve bir tanesinin de insanlarla ilişki kurma yeteneğiyle alakalı olduğu ortaya çıkmış.

Yenilikçi olma, aktif öğrenme, problem çözme, eleştirel düşünme, orijinal olma ve öncelik alma gibi beceriler diğerlerinin önüne geçmiş.

Bilmiyorum eğitim sistemimiz ve yeni yetişen gençler buna hazırlıklı mı? Ama hazırlıklı olmak ve geleceğe dair planlarımızı buna göre yapmak zorunda olduğumuz kesin.

Diğer taraftan, görünen o ki yapay zekâ ve robotların eşlik edeceği bir otomasyon dalgası ekonomiyi de emeğin durumunu da eskisinden daha şiddetli bir biçimde etkileyecek.

Daron Acemoğlu ve çalışma arkadaşları bunu “yer değiştirme etkisi” olarak tanımlıyor. Yani çalışma hayatında yapay zekâ ve robotlarla insanlar yer değiştirecek.

Aslına bakılırsa bugüne kadar üretkenliği artıran tüm teknolojik gelişmeler her seferinde iş gücüne olan talebi de artırmış.

Ama tarihin saati bu kez farklı çalışıyor. Bu kez emek ve istihdama olan talep azalacak gibi gözüküyor.

Yapay zekâ ve robotlarla gelen otomasyon çalışan başına üretimi artıracak, çalışanların alacağı ücretler artacak ama diğer taraftan emeğin ulusal gelirden aldığı pay azalacak.

Deyim yerindeyse yapay zekâ ve robotlar emeği “elekten geçirecekler”, kalan “üretken emek” de iyi bir ücret alacak.

Bir taraftan yeni beceriler kazanma gereği diğer taraftan yapay zekâ ve robotların sebep olacağı otomasyonun çalışma hayatına düşen gölgesi emekçilerin moralini bozuyor.

Danışmanlık firması PwC tarafından 19 ayrı ülkede 32 bin 500 çalışan ile görüşülerek bir rapor hazırlanmış.

“Ümitler ve Korkular 2021” adını taşıyan bu rapora göre çalışanların yüzde 40’ı beş yıl içinde işlerinin geçersiz hâle geleceğini, yüzde 60’ı da makinelerin işlerini ellerinden alacaklarını düşünüyor.

Tüm bunlara rağmen hayat iyimserlere güzel! “Şükür ki robotlar ve yapay zekâ sayesinde insanoğlu çalışıp didinmekten kurtulacak!” diye tweet atanlar da yok değil mesela.

Bu noktada benim merak ettiğim ülkemizde sendikaların ne yaptığı…

21. yüzyılda şekil değiştirerek “dijital kapitalizm” adını alan yeni kapitalist sistem karşısında emeğin sözcüsü olduğu düşünülen sendikal hareket ne yapıyor? Olan bitene nasıl bir karşılık vermeyi düşünüyor?

Mevcut durumda sermaye ve emek arasındaki ilişkinin yeniden şekillendiği bir gerçek.

Emeğin yeni bir ucuz formu ortaya çıkıyor.

İş kanunlarından muaf, bu yüzden de iş güvencesi olmayan, yarı zamanlı (ya da ‘freelance’ adı verilen serbest zamanlı), kötü çalışma koşullarına sahip, güçsüz ve örgütsüz bir emek giderek yükseliyor.

Şu çok açık; dijital teknolojiler ‘emeğin kontrolü’ ve ‘kârlılık’ gibi eski sorunları için sermayeye yeni imkânlar sunuyor…

Eskinin emek kontrol yöntemlerini dijital ekonomide sağlayan şey ise yapay zekâyı yönlendiren algoritmalar.

Mevcut iş kanunları ve kurumsal hâle gelmiş istihdam standartları baypas edilerek emek kontrolü sağlanıyor.

Unutmayalım ki dijital kapitalizm çağında yeni patron yapay zekâ. Hatta bu yüzden pazarlıklar bile algoritmayla!

Yapay zekâ algoritmaları artık işe alımdan üretim hattının yönetilmesine kadar istihdam ilişkisinin her aşamasında kullanılıyor.

Emeğin beden hareketleri, yeri, performansı, duyguları, uyku durumu, hangi takım içerisinde çalışacağı, tabi olacağı disiplin kuralları, kollektif bir eyleme dâhil olup olmadığı, hatta işine son verilip verilmeyeceği bile yapay zekânın patronluk işlevleri arasında.

Böylesi bir ortamda aslında sendikal hareket tek bir dakikasını bile boş geçirmemeli!