İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Millet iradesini kararlarına yansıtma kabiliyetini kaybetti” diyerek terk ettiği Altılı Masa’ya üç gün sonra geri döndü ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı’nın ortak adayı olmasını kabul etti.
Saadet Partisi Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen ve 4,5 saat süren toplantının ardından 12 maddelik bir mutabakat metniyle birlikte Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ilan edildi.
Akşener’in “kumar masası” benzetmesi yaparak ve kendisine kumpas kurulduğunu söyleyerek ayrıldığı masaya dönmeye nasıl ikna edildiği henüz bilinmiyor.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı açıklanırken ekranlara yansıyan ve halet-i ruhiyesini gösteren yüz ifadesinden anlaşılan o ki, gelinen noktadan hiç memnun değil.
Akşener’in masaya dönmek için İmamoğlu ve Yavaş’ın güçlü ve icracı cumhurbaşkanı yardımcıları olarak atanmalarını önerdiği söylenmişti.
Nitekim ilan edilen mutabakat metninin sonunda buna yönelik bir madde de var.
Fakat o madde her iki belediye başkanının cumhurbaşkanı yardımcısı tayin edilmesini garantilemiyor.
Bilakis “cumhurbaşkanının uygun gördüğü zamanda ve tanımlanmış görevlerle” kaydıyla İmamoğlu ve Yavaş’ın cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanmalarını tamamen Kılıçdaroğlu’nun inisiyatifine bırakıyor.
Diğer bir ifadeyle söylemek gerekirse, Akşener’in önerisini ve masaya dönme koşulunu tümüyle boşa çıkarıyor.
Çünkü Kılıçdaroğlu uygun zamanın henüz gelmediğini söyleyerek her iki belediye başkanını ya da ikisinden birini cumhurbaşkanı yardımcısı atamayabilir.
İttifakın ortak adayıyla birlikte bakanlıkların paylaşımının da ilan edileceği söylenmişti.
Ancak o konuda herhangi bir açıklama yapılmadı.
Belki önümüzdeki günlerde hangi bakanlığın hangi partiye verileceği bir başka mutabakatla kamuoyuna duyurulabilir.
Aslına bakarsanız bu mutabakatların hiçbir yasal ya da Anayasal bağlayıcılığı yok.
Yani Kılıçdaroğlu yarın cumhurbaşkanı seçilirse ve örneğin Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atamazsa Davutoğlu’nun “Sözünüzde durmadınız” diye ağlamaktan başka yapabileceği bir şey yok.
Altılı Masa’da son günlerde yaşanan krizler ve pazarlıklar koalisyon dönemlerini hatırlattı.
Farklı eğilimlerdeki partilerden oluşan koalisyonlar demokrasi dışı güçlere alan açar.
Söz konusu güçler partilere bir araya gelmeleri ya da koalisyondan çekilmeleri için baskı yapar.
Böylece halk iradesi üzerinde vesayet oluşturulur ve koalisyon hükümeti, kurulmasını sağlayan odakların iradelerine boyun eğer.
Koalisyon ortaklarının aralarında çıkan her anlaşmazlıkta vesayet odakları krizi çözmek için devreye girer, gerekirse baskı ve şantaj yapar.
Halk iradesi ve temsilcileri o odakların elinde oyuncak olur ve bir medya patronu, başbakanı evinde pijamayla karşılayabilir.
Hükûmeti dizayn etme ve demokrasiye dışarıdan müdahale imkânını kaybeden güçlerin başkanlık sistemine karşı olmalarının ve parlamenter sisteme dönülmesi için çaba sarf etmelerinin sebebi, ellerinden alınan o imkânı yeniden kazanma arzularıdır.
Geçmişte koalisyon ortakları arasında sürekli krizlerin patlak verdiğini ve vesayet odaklarının halk iradesine nasıl müdahale ettiğini görmeyenler son birkaç günde küçük bir örneğini izlediler.