Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz, oğlu Prens Muhammed Bin Selman’ı veliahtlık koltuğuna oturtabilmek ve tahta giden yolda önünü açabilmek için bir dizi saray darbesi gerçekleştirdi.

Önce üvey kardeşi Prens Mukrin Bin Abdülaziz’i, daha sonra da yeğeni Prens Muhammed Bin Nayif’i veliahtlıktan azletti.

Suudi Arabistan krallarının yaş ortalamalarına nazaran çocuk sayılacak yaşta kendini bir anda ülkenin “fiili kralı” pozisyonunda bulan genç ve hırslı prens, kısa sürede ülke içinde ve dışında tartışılan politikalara imza attı.

Koltuğunu sağlamlaştırmak ve Batı’ya “reformcu prens” görüntüsü vermek için çılgın projelerle ve röportajlarla PR çalışmaları yapsa da inşa etmeye çalıştığı imajı bizzat kendi elleriyle yıktı.

Küstürmediği kesim kalmadı.

Toplum tarafından sevilip sayılan şahsiyetleri, aklı başında ve mutedil âlimleri, Batı’da tanınan liberal insan hakları savunucularını, hatta kısa süre önce ödül verdikleri ekonomistleri sudan bahanelerle hapsetti.

Kraliyet ailesi fertlerini ve ülkenin ileri gelen zenginlerini yolsuzlukla suçlayarak gözaltına aldı, işkence etti ve paralarını aldı.

Hanedan üyelerinin toplum gözündeki dokunulmazlığını yıktı.

Yemen’de doğru dürüst başarı elde edemedi, Katar’la gereksiz kriz çıkardı ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin tabutuna çivi çaktı, ülkesini Birleşik Arap Emirlikleri’nin uydusu haline getirdi.

Lübnan Başbakanı Saad El-Hariri’yi rehin alıp istifaya zorladı.

Hiçbir devlet adamlığı tecrübesi olmayan cahil magandaları sırf kendisine yakın isimler olduğu için üst düzey görevlere getirdi.

Fincancı dükkânına dalan öfkeli fil gibi her şeyi kırıp döktü.

Kraliyet ailesinin ağır topları dâhil birçok kişi maceraperest genç prensin ülkeyi felakete sürüklediğinin farkında.

Fakat Suudi Arabistan’da tahta kimin oturacağına sadece ailenin önde gelenleri karar vermiyor.

Bu konuda daha çok Washington’dan gelecek işaret belirleyici oluyor.

Prens Muhammed Bin Nayif de El-Kaide’yle mücadeledeki başarısıyla Amerika’nın güvenini kazanmış bir isimdi.

Fakat Washington tercihini Muhammed Bin Selman’dan yana kullandı.

Bunda genç prensin Trump’ın damadı Jared Kushner’le kurduğu yakın ilişki ve Amerika’ya verdiği sözler de etkili oldu.

Amerikalılar tecrübesiz ve güçsüz prensin kendilerine göbekten bağlı olacağının ve her istediklerini yapmak zorunda kalacağının farkındaydılar.

Arap sokağında bugünlerde Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda vahşice katledilmesinin bardağı taşıran son damla olabileceği konuşuluyor.

Çünkü cinayet kanıtları net bir şekilde Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’a işaret ediyor.

İki senaryo gündemde:

Genç prens İstanbul’a gönderdiği infaz timini kurban ederek paçayı kurtarabilir.

Bu durumda sallantıda olan koltuğunu korumuş olsa bile meşruiyeti ve konumu daima tartışmalı olacak.

Ülke kaynaklarını daha çok peşkeş çekmek zorunda kalacak.

Ya da kraliyet ailesi ülkeyi ve hanedanı kurtarmak için darbe yapabilir ve Prens Muhammed Bin Selman’ı veliahtlık koltuğundan indirebilir.

Birinci senaryonun gerçekleşmesi halinde genç prensin daha da agresifleşip ülke içinde baskıları iyice yoğunlaştırması veya korkup kabuğuna çekilmesi, gerginliği düşürecek geri adımlar atması ve bir takım tavizler vermesi ihtimal dâhilinde.

İkinci senaryonun gerçekleşme şansı ise Amerika’nın tavrına bağlı.

Washington Prens Muhammed Bin Selman’ı gözden çıkarır mı?

Evet.

Kalkıştığı maceraların işleri kontrol edilemez bir hale getireceği ve Washington’a ağıra mal olacağı fark edilirse anında üzeri çizilir.

Amerika için şahısların değil çıkarların korunması önceliklidir.

Prens Muhammed Bin Selman’a alternatif olarak iki isim öne çıkıyor:

Veliahtlıktan azledilen Prens Muhammed Bin Nayif ve Kral’ın küçük kardeşi Prens Ahmed Bin Abdülaziz.

Her ikisinin de şu ana kadar sessiz kalmalarının nedeni Washington’dan onay almadan kalkışacakları bir darbe girişiminin başarısız olacağına inanmaları.

Köprüden önceki son çıkışı kaçırmamak ve Suudi Arabistan’ı kurtarmak için harekete geçerlerse bu Amerika’dan yeşil ışık aldıkları anlamına gelir.

Bu arada Kaçıkçı cinayetine karışan ve Veliaht Prens’i aklamak uğruna kurban edileceklerini anlayan görevlilerin içinden kendini kurtarmak için yaşanan her şeyi anlatan bir itirafçı ya da itirafçılar çıkarsa şaşırtıcı olmaz.