Vatandaş diye adlandırdığımız fert, millet dediğimiz unsuru oluşturan temel unsurlardan biridir.
Kaymakam mülki amirdir. Yani bir ilçenin her bir şeyidir. Devletin uç beyidir. Vatandaşın, kendi oyu ile seçtiği belediye başkanına anlatamadığı, çözemediği dertlerinin anahtarı olarak geldiği binadır Hükümet Konağı.
Vatandaşın gözünde devlettir mülki amir. Yeri geldiğinde ağabeyi, ablası, babası ve anasıdır.
“MEB müdürü ile görüşün”
İstanbul’da 500 binden fazla nüfusu olan ilçemizin kaymakamını ziyarete gittiğimizde kısa bir süre özel kalem yanında beklememiz gerekti. Aslında iyi ki beklemişiz dedim içimden.
Bir hanımefendi geldi ve “Kaymakam bey ile görüşmem gerekiyor; şikâyetim var” dediğinde kitap okuyan özel kalem müdürü ile hanımefendi arasında geçen diyalog şuydu:
– Ne şikâyeti?
– Çocuğumun okulu ile alakalı.
– Ama onu ilçe MEB müdürü ile görüşmeniz gerekiyor.
– Ben ilçe MEB müdürü ile de görüştüm lakin kaymakam beyle görüşüp durumu anlatmak istiyorum.
– İyi ama bu konu ilçe MEB müdürünü ilgi alanında…
Gelen vatandaş hanımefendi önüne örülen duvarı aşamayacağını anlayarak, “Pekâlâ ama bir haksızlık var” diyerek ayrıldı gitti.
Peki, şimdi ne oldu?
Kaymakam, vatandaş için sorunların çözüm noktasıydı. İlçe MEB müdürü hakkında bir şikâyeti olamaz mı vatandaşın ve bunu onun amirine anlatma hakkı yok mu?
Kaymakamlarımız vatandaşlarımızın evlerine gidip onlara misafir olurken, esnaf ziyareti ederek dertlerini dinlerken makamlarına kadar gelen dertli vatandaşın, özel kalemin ördüğü duvar nedeniyle kendilerinden uzaklaştırdıklarının farkındalar mı acaba?
Özellikle kayyım olan vali ve kaymakamlarımız zaman ve mekân gözetmeksizin vatandaşa hizmet ederken bir özel kalem nedeniyle haklarında olumsuz intiba oluşmamalı.
“Bana bildirin” diyen kaymakam
Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan kaymakamımızın attığı bir tweet’i gördüğümde sevinmiştim. Ve o mesajı sizler paylaşmanın gerektiğini düşünüyorum. Kısmet olursa bir gün kaymakamımızı makamında ziyaret edersek bu tweet’in hikâyesini sorar ve yine sizlere aktarırız.
“Mülkî sınırlarım içerisinde yaşayıp da gözümüzden kaçan, aç ve açıkta kalan, evsiz-barksız, çaresiz, hasta, ilacını alamayan, protez ihtiyacı olan, fakir olup da ekonomik sıkıntısı ve borcu olan kim varsa bana gelsin. Bu gibi kişileri lütfen bana iletin.”
Ölmez, yaşamaya devam edersek görüşmek niyetiyle…