Sancaktepe Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Sancaktepe 7. Kitap Fuarı’nda imza günü olan biri ağabeyim diğeri kardeşim diyebileceğim kişileri iki ayrı günde ziyaret ettim.

İki ziyaretimde iki olaya şahit oldum ki bunları paylaşarak kendi çocuklarımız üzerinde bir analiz yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

19 Eylül Çarşamba günü ziyaretimde kitap standını dolaşan 7. sınıf öğrencisi bir evladımız ile yazar ağabeyimin sohbetinde dinleyen idim.

Yazar olan ağabeyim aradığı kitap konusunda yardımcı olurken “Kitap okuyor musun” sorusuna verdiği cevap sonrası şöyle gelişti.

Delikanlı: Evet

Yazar: Hangi tür kitaplar

Delikanlı: Yabancı

Yazar: Evladım yerli yazarlarımız varken neden yabancı okuyorsun? Tamam, yabancı da oku ama önceliğin yerli yazarlarımız olsun. Sana birkaç sorum olacak doğru cevaplar verirsen kitap hediye edeceğim. Peygamberimizin adı ne?

Delikanlı: Hz. Muhammed (sas)

Yazar: Bana ilk dört halifenin adını sayar mısın?

Delikanlı: Hımmm

Yazar: Ebubekir, diğerini sen söyle bakalım. Mesela biri adaletiyle tanınırdı.

Delikanlı: Hımmm

Yazar: Tamam, İstanbul ne zaman fetih edildi?

Delikanlı: 1943

Birkaç soruya daha cevap veremeyen evladımız ile sohbet sonlandı.

Bir anne baba, aile içinde eğer İslami temel bilgileri veremiyorsa evladına, o zaman çocuklarımıza başkaları kendi bilgilerini öğretecektir. Sonrasında ebeveyn olarak hayıflanmaya ve evladımıza sitem etmeye hakkımız yok.

**

Dakikasını boşa harcamayan delikanlı

Fuara ikinci ziyaretim 29 Eylül tarihinde oldu. Stant önünde sohbet ederken 3 delikanlı geldi. 6 ve 7. Sınıf öğrencileri. Birer adet kitap almışlar ama yazarı beş dakikalığına stanttan ayrıldığı için onlara “Biraz dolaşıp geliniz, yazar amcanız kitabını imzalar” dediğimde iki tanesi orda beklemeyi tercih etti. Adı Abdülhamit olan “Dakikalarınızı neden bekleyerek harcıyorsunuz? Hadi dolaşalım sonra yine geliriz” sözleriyle onlara aslında muhteşem bir cümle kurmuştu.

Yazının girişinde söz ettiğim de, Abdülhamit de bizim evladımız.

Biri dört halifeyi, İstanbul’un fethini bilemedi diye dışlayamayız asla.

Diğeri yaşının üzerinde olgunluğun ötesinde cümle kurdu diye kucaklayamayız. Her ikisi de bir ailenin çocuğu.

Aynı gün Güvenlik Uzmanı Mete Yarar yaptığı söyleşide şu cümleyi kuruyordu: Evlatlarınız kaç yaşına gelirse gelsin, devletin veya özel kurumun yurduna, okuluna çocuğunuzu gönderebilirsiniz. Bütün bu durum çocuğunuz üzerinde öncelikli hak sahibi ve söz sahibi olmanızı azaltmaz. Onları kontrol etmeye, eğitmek ve hatalarını düzeltmek için gözlemlerinize devam etmelisiniz.

Evet, “Benim çocuğum yapmaz” dediğimiz; iğrenç ve aileyi uçuruma götüren cümleyi terk edip çocuklarımızı gözlemleyip hatalarını görmeli ve ona göre tedbirimizi almalıyız.

Yarın geç olabilir!