“Köşe başına bırakılmış, şüpheli bir paket gibi bakma bana öyle…”
Sokulup anılarına hıçkırıyordun
Gözlerinden duydum seni
Şiirin sıcak döşüne yaslayıp ismini
Üç anahtarın, üç kapısını
Gösterdim sana,
Gösterdim, içimde kabaran cenneti
Sanmıştım gelensin
O gelen ki bize Tanrı emaneti
Dirilen ve dirilten
Umutlar sürdüm
Namlusuna yüreğinin
Parça parça kan gibi aktım şehrinizden
Senin ateşinden dedim
Bak bu aslında bir İbrahim bahçesi
Gözündeki saklı gül kurtaracak bizi
Uzattım boynumu suların aktığı yere
Yusuf yüzüm çıkardı maskesini
Bilemezdim, dedim ya pusulasızdım
Yolumu bırakıp sana yol olduğumda
Anladım ki
Üç anahtar üç saklı bıçakmış
Yüzyılların karanlığında
Saplandı ve döndü
Kanırtan bir sancı gülü
Hiç acımadı ki dedim
Azlığın kadar acıtmadı
Kanatmadı işte düşlerimi
Koynumda hırpalanmış çiçekler
İnadına sana döndüm geleceğimi
Bahar sanmıştım gözlerini
Oysa beşinci mevsimmiş
Lagina’nın kurban mevsimi