Suriye rejimi ve müttefiklerinin İdlib’e olası saldırısını engellemek için Türkiye’nin sarf ettiği yoğun çaba önce Tahran’daki üçlü zirvede ve daha sonra Soçi’deki ikili zirvede meyvelerini verdi.
Beşşar El-Esed, Rusya ve İran’ın da desteğiyle İdlib’i yerle bir etmeye hazırlanıyordu.
Suriye rejimi şebbihası ve Şii milisler günlerdir İdlib’e saldırı için yığınak yapıyor, savaş naraları atıyorlardı.
Halep’te ve birçok bölgede olduğu gibi savaş uçakları ve helikopterler hastane, okul demeden İdlib’in her yerini bombalayacak, binlerce masum insan hayatını kaybedecek, yüz binlercesi Türkiye’ye doğru kaçacak ve ardından da rejim güçleri büyük bir zafer kazanmış gibi kente girecekti.
İdlib’de halk rejim güçlerinin ve müttefiklerinin saldırısına hazırlanıyor, insanlar ellerindeki basit imkânlarla sığınak kazıyor ve kimyasal saldırı ihtimaline karşı önlem almaya çalışıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarlı girişimleri oyunu bozdu ve tabloyu tersine çevirdi.
İdlib halkı önceki gece günlerdir ilk kez rahat bir uyku çekti.
Türkiye’nin Soçi’de elde ettiği büyük bir diplomatik zafer.
Katliam ihtimalini ortadan kaldıran bu zaferden memnun olmayanlar veya küçümsemeye çalışanlar elbette çıkacaktır.
Sırf Erdoğan’a olan kinleri yüzünden İdlib’in yakılıp yıkılmasını arzu edenler ve Beşşar El-Esed yanlıları için önceki akşam Soçi’den gelen haber can sıkıcıydı.
Türkiye ağırlığını koymuş ve rejimin saldırısını gündemden çıkarmıştı.
Silahtan arındırılmış tampon bölge, İdlib’e saldırı olmayacağı anlamına geliyordu.
Nitekim Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Erdoğan ve Putin’in katılımıyla düzenlenen ortak basın toplantısının ardından, “İdlib’e askeri operasyon düzenlenmeyecek” açıklamasını yaptı.
İdlib halkı ve Suriye devrimini destekleyenler Soçi’den çıkan karardan memnun.
Hiç şüphesiz bu karar Ankara’nın attığı yerinde adımlar ve verdiği doğru mesajlar sayesinde geldi.
Rusya, İdlib’e saldırının hem Türkiye’yi ve hem de Suriye’deki kazanımlarını kaybetmesine yol açabileceğini gördü.
Yeni bir mülteci akınından korkan Avrupa’nın da saldırı ihtimalinin ortadan kalkmasının ardından rahat bir nefes aldığını söyleyebiliriz.
Türkiye, “İdlib’den gelecek göç dalgasını tek başına karşılayamayız” diyerek Avrupa’yı uyarmıştı.
Suriye devriminin elinde kalan son kale şimdi daha güvende.
Halkın değişim umudunu tamamen öldürme planı bozuldu ve Beşşar El-Esed’in zafer kazandığı yalanı tüm çıplaklığıyla deşifre oldu.
Devrim ruhu yeniden canlanıyor.
İdlib’in katliamdan korunması Suriye halkının demokrasi ve değişim umudunu besleyecek.
Soçi’den çıkan karar, Beşşar El-Esed rejiminin ve hatta İran’ın Suriye üzerindeki kontrolünü çoktan kaybettiğini gösterdi.
Türkiye’nin asla devre dışı bırakılamayacağını ve Türkiye aleyhine oyun kurulamayacağını anlamak istemeyenlerin gözüne bir kez daha soktu.
Mısır Dışişleri Bakanlığı’na bağlı sıradan bir ofis gibi çalışan Arap Birliği dilediği kadar kınama bildirisi yayınlayabilir.
Türkiye milli güvenliğini ve sınırlarını korumak için Kuzey Suriye’de gerekli her türlü tedbiri alacak.
Tüm yabancı güçler pılını pırtını toplayıp gidene kadar da oralardan ayrılmaya niyeti yok.
Suriye halkının isteği de bu yönde.
Erdoğan’ın Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı şu açıklama da tam olarak o isteğe işaret ediyor:
“Bize diyorlar ki, ‘Bizi buraya rejim çağırdı’. Biz de diyoruz ki, sizi rejim çağırdıysa bizi de buraya Suriye halkı çağırdı.”