Bazıları, kanunları çiğneyerek kaosa yol açanın derin devlet olduğunu zanneder. Keza, devlet yapısının içerisine sızarak siyasi ve ekonomik hayatta geriye düşüşe, toplumsal hayatta ihtiyaç duyulan hukuki düzenin bozulmasına istikrarlı bir şekilde yol açanın derin devlet olduğunu düşünür. Kanaatim odur ki; bunlar derin devlete ait bazı özellikler olmakla birlikte olay bundan ibaret değildir. Mesela, Türkiye’de derin devlet bambaşka bir evsafta karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’de anayasaya ve kanunlara riayet etmede en titiz davranan derin devlettir. Anayasanın bekası için her an ölüme hazırdır. Daima bu amaç için yaşadığını ilan eder. Cumhuriyet tarihine sadıktır. Tarihî mirasa büyük önem atfeden bu toplumsal grup, on yıllardır Cumhuriyet’in kazanımlarını korumak için gece gündüz demeden yollara ve meydanlara dökülüp uykusuz nöbetler tutmaya hazır beklemektedir. Millî sembollerini, tarihlerini ve ilkelerini günlük sütleri eşliğinde çocuklara her gün yeniden içirmek isterler.

Anayasaya ve yasalara harfiyen riayet eden derin devletin tâ kendisidir. Zira, her bir harfine, noktasına ve virgülüne ayrı bir saygısı vardır. Bu anlayışa sahip her bir anayasa, yasalar ve halk, büyük bir içtenlikle bu yapıyı korumak ister.

Beyler, özür dileyerek…

Kanunlar tarih boyunca tüm yeryüzü halkları için toplumsal ve siyasal hayatı idare etmek için oluşturulan, belli bir zamana mahsus geçici çerçeveler olmaktan öte bir anlam ifade etmezler. İşte bu yüzdendir ki, kanunların geçerliliği belli bir zamanla sınırlıdır. Kanunlar da aynen gıdalar ve ilaçlar gibidir, geçerlilik süresi dolduktan sonra kullanılmaları durumunda öldürücü bir zehre dönüşürler. Bazı toplumların kendisiyle idare edildiği kanunlar aynen böyledir, geçerlilik süreleri çoktan dolduğu için halklarının hayatlarını karartmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Hinduların taptığı ilk ineğin bir fakir insanın ineği olduğunu düşünmeyin. Bu akla da uygun düşmemektedir. Zira bu gibi buluşları fakir ve basit insanlar yapmamaktadır. En basit mantık kuralları işletildiğinde anlaşılacağı üzere bu yöneticilerden birinin ineğidir. Bunu Hindistan’da ineğin -yollarda sebebiyet verdiği onca ziyana rağmen- halkın fevkinde bir kutsiyete sahip olmasından da anlıyoruz.

Kuzey Kore kurucu ve lider aşkının kâinattaki en çarpıcı örneklerinden birine sahne olmaktadır. Kurucu liderin heykeli önünde yollarda ve meydanlarda insanların sergilediği ağlaşma merasimlerini vefa örneği olarak değerlendirmemiz mümkün müdür?

Ülkeler için her şey değişimin konusudur. Doğal sınırları genişleyebilir, yeni halklar ilave olabilir, Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi büyük birlikler kurulabilir. Bu yüzden, kutsayıcı bir dilin mantıklı ve makbul olmadığı açıktır. Dünya kamuoyunun gündemine yeni söylemler koymak, halkların dayanışması ve bilginin paylaşımı açısından önemlidir. Tek bir söyleme saplanıp kalmak, bu söylem ne kadar büyük ve geniş olursa olsun geleceğin kapısını açmaya yetmeyecektir.

Derin devlet, ülkenin çeşitli halklara karşı açık olmasını ve insani ilişkilerin fazlaca gelişmesini asla istemez. Zira, sığınmacılardan korkar, onları uygun yollarla ve modellerle entegre etmeyi düşünemez. Bu tavrına da birçok gerekçe bulur. Mesela, vatandaşlarının haklarını savunmak!

Derin devlet, fırsatını buldukça kanunları sosyal hayatı tahrip etme aracına dönüştüren gücün tâ kendisidir. Bu yüzden bu kanunları değiştirme ve geliştirme girişimlerine karşı sert bir tutum takınır. Bürokrasi devletini oluşturan işte bu derin devlettir. Bu bürokrasi devleti, gerek yeni gerekse eski kanunları, doğal toplumsal hayatı tarumar etmenin bir aracına dönüştürüverir. Böylece devlet kurumlarını kanunlar mezarlığına çevirir. Kanunlar kendilerinden beklenen amaçları gerçekleştirmeye fırsat bulamadan bu kurumlarda ölüp giderler…

Çeviri: Fethi Güngör