Bazı belediyeler, ticari işletmelerin dış cephelerinde ve tabelalarında Türkçe dışında kelimeler kullanılmasını yasaklayan kararlar alıp uygulamaya başladı. Bu yasak doğal olarak, özellikle Suriyelilerin Arap müşterileri avlamak için tabela ve vitrinlerdeki yazılara ilave ettiği Arapça kelimeleri de kapsamaktadır.
Karar çok hoşuma gitti, zira Türk dilini koruma konusunda önemli bir araç ortaya konmuş oldu(!). Ancak, birkaç öneri ile bu mesele çok daha uygulanabilir hâle getirilebilecektir. Batı devletlerinde ülke dilini öğrenmek mecburidir. Bu yüzden bütün belediyeler, mültecilere dili ve kültürü öğretmek için okullar açmak ve mekânlar oluşturmakla mükelleftirler. Keza, her yaştaki mülteciler için rehabilitasyon merkezleri kurmaktadırlar. Dil eğitimine ek olarak ülkelerinin tarihine, coğrafyasına ve kültürüne ilişkin dersler de eklenmektedir programa. Bütün bunların masrafı yerel yönetim bütçesinden karşılanır. Böylece mülteciler kısa bir sürede bulundukları toplumun bir parçası olup çıkarlar.
Ancak, bu aşamaya varmadan önce Türk dilinin en ince detayına kadar korunmasına yönelik yapılması gereken bazı önemli önerilerim var. Öncelikle Türkçedeki Arapça, Farsça, İngilizce vb. yabancı kelimelerin tamamı çıkarılsın(!). Bu aşama tamamlandığında Türkçe, içerisinde dışarıdan gelmiş hiçbir kelimenin bulunmadığı arı duru bir dil hâline gelecektir..!!
Bu sonuca ulaştığımızda kendimizi akla hayale gelmeyen bir felâketin eşiğinde bulacağız.
Belediyelerdeki sayın baylar…
Size eski cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün bir sözünü hatırlatmak isterim. Bir gün şöyle demişti: “Lisanımızdaki Arabi kelimeleri ihraç edeceğiz!” Bu cümleyi kurarken kullandığı beş kelimeden dördünün Arapça olduğunu daha sonra fark edebilmişti!!!
O günlerde Kemalistlerin Osmanlı devletinin nüfuz alanına giren sosyal çevreden bütünüyle kopma istekleri bir saplantı hâline gelmişti. Bu yüzden o dönemde dili dışarıdan gelen kelimelerden arındırma saplantısı okullara kadar uzanmıştı. Bugün yeniden gündeme getirilen bu mesele eski bir metot olup günümüz şartlarıyla kesinlikle uyuşmamaktadır. Zira artık bütün toplum ve medeniyetler açıklığı tercih etmektedir.
Hatırlarsanız o dönemde ezanın bile Arapça okunması yasaklanmıştı. Oysa biz bugün halkların birbiriyle yakın temasta olduğu bir çağda yaşıyoruz. İşaret diliyle iletişim ihtiyacımızı çözemeyiz. Akla mugayir şekilde dilimizi kutsamamız da mümkün değildir. Çünkü dünyanın bütün dilleri birbirinden kelime alıp vermektedir. Bugün dışarıdan aldıklarıyla birlikte Türk dilinde ikiyüzbin kelime varsa Arap dilinde ondörtmilyon kelime olduğunu hatırlatmak isterim. Dünya dillerine kıyasla bu kelime hazinesi astronomik bir rakama tekabül etmektedir.
Türk dilini korumak onu başkalarına aktarmak ve öğretmekle mümkün olur. Bu vesileyle ilgililerden, mülteciler başta olmak üzere ülkesinde misafir ettiği tüm insanlara Türkçeyi öğretebileceği yeni yöntemler geliştirmelerini talep ediyorum.
Çeviri: Fethi Güngör