Yalnız olmaktan daha kötüsü, onca kalabalık içinde kendini yalnız hissetmek!

Mesele; aynı dili konuştuğun halde çevrendeki onca insanın seni bir türlü anlamaması, anlamak istememesi..

Memnun olunacak bir durum olmadığı halde herkes halinden memnunsa ne yapabilirsiniz. Daha kötüsü de memnun olunacak bir durum olmadığını bildikleri halde insanlar “memnunmuş” gibi yapıyor/davranıyorlar.

Yani her halükârda beterin daha beteri bir durum her zaman olabiliyor.

Aynı dilden konuşabileceğin birilerini bulma çaban netice vermiyorsa ne yapacaksın?

Aynı gönül dilinden konuşan kişileri bulmak için kullandığın ve uyguladığın yöntemin yanlış olma ihtimali seni “külliyen” suçlu yapar mı?

Son dönemde derdi “ümmet” olanların hemen hemen aynı konulardan muzdarip olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.

Farklı yerlerde farklı cümlelerle de olsa aynı şeyleri ifade etmeye çabalıyor insanlar. Aslında farklı açıdan bakıldığında kötü bir şey değil. En azından belli konularda Müslümanların birleştiğinin de bir göstergesi sayılabilir.

Kötü olan ve çoğunluğun birleştiği taraf ise;  genel gidişatın iyi olmaması.

İmam Hatip Lisesi sıralarında hocalarımızın genellikle biz öğrencileri eleştirmek için çok sık kullandığı “Kellim kellim la yenfa’” ! Yani “ne kadar söylersen söyle faydasız!”

Durum tespiti ile olan şeylerin bir çırpıda değiştirilebilmesi çok farklı. Bazıları çok güçlü ve her şeyin üstesinden gelebiliyordur (Ya da öyle olduğunu zannediyordur). Ama şahsen çoğu kimse gibi öyle değilim; çok güçsüzüm ve de bu tip sorunların üstesinden bir çırpıda gelemiyorum.

Her şeyi dert edinmeyip bir kenara bırakabilenlere bazen özenmiyorum dersem yalan olmaz. Hiçbir şey yokmuş, olmuyormuş gibi gündelik dünya hayatını idame ettirebilmek nasıl bir duygudur ki?

Elbette bu bizim bakış açımızla öyle. O özendiğimizi söylediğimiz insanlara sorsanız kim bilir neler söyleyecek, ne mazeretler üreteceklerdir.

İyi, güzel ve doğru kimseleri örnek almaya çalışsak da her zaman ayını başarıyı elde edemiyoruz.

Her insanın mükellefiyetleri de farklılıklar arz edebiliyor.

Kemiyetin çok da önemi yok aslında. Sizi dinleyen veya anlayanın bir kişi dahi olmamasından ziyade görevinizi yapıp yapmadığınız değil mi asıl önemli olan.

İnsanların kalp ve akıllarına sahip olup onları değiştirivermek gibi bir kabiliyetiniz yok.

“Reel politik” denilen herze de hiç birimizi kurtaramayacak. Güce tapma, Güce göre konumlanma, güçlüden yana yer alma, güçlüye şirin görünme devam ettiği müddetçe sıkıntılarımız da hiç bitmeyecek.

Tespitti yaşamadığımız sıkıntıyı icraatta yaşıyoruz ve ne edip edip üstesinden gelmek durumundayız. Gönlünüzden güzellikler eksik olmasın.