Cumartesi günkü yazımızda, provokasyonların, algı yönetimi yöntemi olarak ne denli etkili olduğuna vurgu yapmış ve konunun o kısmını şu şekilde ifadelendirmiştik:

“HDP/PKK’nın devlet tarafından mağdur edilmiş gibi gösterilmesi ise, çok daha etkili…

Özellikle de kararsızları ciddi bir biçimde yönlendirme kabiliyetine sahip bu yöntem sayesinde sonuca gidiyorlar. 7 Haziran seçimi öncesinde HDP’nin Diyarbekir’deki mitinginde bomba patlaması bunun için verebileceğimiz en çarpıcı örneklerden birisi.

HDP/PKK’nın Diyarbekir’de en az 2 milletvekili fazladan kazanmasını sağlamakla kalmamış, bölgenin diğer illerinde de etkili olmuştu, bu kör parmağım gözüne bombalama eylemi…”

Ve yazıyı “Aman dikkat!” uyarısıyla bitirmiştik.

Maalesef aynı gün Ankara’da, Cumhuriyet tarihinin en kanlı ve en hunhar bombalama eylemiyle sarsıldık.

100’e yakın insan öldü, 300 civarında yaralı var.

Türkiye’nin yüreği kan ağlarken, bu saldırıdan muazzam bir biçimde faydalanacağından emin olan HDP üst yönetimi, cenaze töreninde, sahte de olsa üzgün görüntü vermeyi başaramadı ve memnuniyetleri gülen suratlarına yansıdı.

Doğrusunu söylemek gerekirse Cumartesi günkü saldırı, seçim sonuçlarını manipüle etme maksadı taşımanın çok ötesindeydi.

Kuşkusuz ki, sonucu hayli ağır olan böylesine büyük bir saldırı, Türkiye’ye, devlete ve çok daha açık bir biçimde ifade edecek olursak AK Parti’ye, derin bir mesaj içeriyordu.

Bunun için kullandıkları maşa şimdilik IŞİD gibi görünüyor.

Fark etmez…

IŞİD, PKK yahut benzeri herhangi bir terör örgütü…

Bunlar, emperyalist güçlerin terbiye etmek istedikleri ülkelerde “fason” eylem yapmakla memur, katışıksız ajan-provokatör örgütlerdir.

ABD, İsrail, İngiltere, Almanya, Rusya, Çin vesaire yeri ve zamanı geldiğinde bu terör örgütlerini sevk ve idare eder.

Kurucusunun yukarıda saydığımız ülkelerden bir ya da birkaçının olduğu bu terör örgütleri üzerinden Türkiye’ye açık bir mesaj verildi Cumartesi günü…

“İnat etme, diz çök!”

İşin tuhaf tarafı şu.

Coğrafyamızda birçok ülke bu tür saldırılara maruz kaldı.

Mısır, Irak, Libya, Suriye…

Birçoğunda mezhep farklılığı saldırıların görünür argümanıydı.

Bizde potansiyel olarak böyle bir ayrışma mümkün gibi görünse de şimdiye kadar lokal birkaç olay dışında çok şükür benzeri bir şey gerçekleşmedi.

Ama Cumartesi günkü saldırıda gördük ki, Türkiye’nin yüzde 100 aleyhine olan bu menfur saldırı nedeniyle adeta zil takıp oynayan kesimler var!..

Bunları öteden beri tanıyoruz ama bu denli seviyesiz bir noktada karar kılabileceklerine kimse ihtimal vermezdi.

Hadiseyi, daha hiçbir şey belli değilken devlete yıkma çabaları ise, bu tüyler ürperten gerçeğin kanıtı niteliğinde.

Gerçekten sıkıntılı bir süreç…

Bütün gücümüzle direnip bu saldırıyı boşa çıkarmak zorundayız.

“Diz çök!” mesajını, dimdik durarak ve asla eğilmeyeceğimizi deklere ederek suratlarına çarpmalıyız!

Allah, direnme gücü ve basiret ihsan eylesin.