Bir önceki yazımızda milli takımımıza Avrupa Şampiyonası’nda başarılar dilemiş, final dışında bir sonucun bizim için artık yeterli olmayacağından bahsetmiştik. Biz bu yazıyı yazalı bir hafta oldu.

Ve bir haftada Türk futbolu adına çok ama çok şey değişti. Oynanan sadece iki maç. Biri Hırvatistan, diğeri İspanya. İkisi de mağlubiyet.

Biz finalleri hayal ederken Çek galibiyeti ile en iyi üçüncüler arasına girmek ve oradan yeni umut üretmek peşine düştük. Bu hayal ne kadar gerçekleşebilecek hayal onu bilmiyorum ama bildiğim tek gerçek var ki, Türkiye Futbol takımı futbolcusuyla, teknik direktörü ve federasyonuyla birlikte sınıfta kalmıştır ve bundan sonraki sonuçların bir anlamı da kalmamıştır.

Bir takım yenilir, yener, ezilir, haksızlığa uğrar, şansızdır, eksik, cezalı futbolcusu vardır. Yeterli imkanları yoktur, yeterli taraftar desteği yoktur. Teknik direktörü istenmeyen bir hocadır. Prim azdır… Şudur, budur… Yani elle tutulan bir mazereti vardır.

Baktığınızda para var mı; var, hem de gani. Sakat, cezalı futbolcu var mı? Yok. Fatih Terim çok önemli bir teknik adam mı? Evet. Ve her şeyden önemlisi devlet, millet, sponsorlara varana kadar herkes milli takımımızın arkasında mı? Evet…

Peki ne oldu? Ne eksik? Nerede hata yaptık?

Bence Fransa’ya gitmek için oynadığımız İzlanda’yı 1-0 yenip son anda Fransa vizesi aldığımız maç sonucuyla başladı her şey aslında. Avrupa Şampiyonası’na gitmeye hak kazanmayı bizim futbolcular Avrupa Şampiyonluğu zannetti ve orada tükenmişlikleri başladı.

Elemelerde oynadığımız futboldan Fransa’da eser yok eser. Futbolcularımız sahada resmen eziliyor, oynamamak için direniyor, yenilmek için karşı takıma koridor açıyor adeta. Ve Fatih Terim de futbolcularının bu acizliği karşısında resmen lal olmuş vaziyette. Ne dediği anlaşılıyor ne de elinden bir şey geliyor.

Türkiye devleti yıllardır milyonlarca futbolseverin de talebine uygun bir şekilde futbolumuzun Avrupa’yla, dünyayla baş edebilmesi adına her türlü fedakarlığı yapmış olmasına rağmen, tesis, yabancı transferi serbestisi, altyapı ve sponsor destekleri sağlamış olmasına rağmen alınan sonuçlar çok ama çok kötüdür. Özellikle de sahadaki futbolcuların aciz, ezik görüntüsü Türk milleti olarak hepimizi çok üzmüştür.

Ve teravih namazını evimde de kılarım deyip milli takımımızın maçını seyredecek kadar renklerine aşık bu milleti; ne idüğü belli olmayan forma renkleriyle temsil edip bizi rezil eden o futbolculara da, ben onların yerine oruç tutarım deyip 70 milyon oruçlu insanın önünde su içen Fatih Terim’e de teessüf ediyoruz.