15 Temmuz’dan bugüne tam 10 gün geçti.

10 gün içinde, sanki bir asır gizli.

Müthiş olayların, kahraman kadınların, yiğit erkeklerin, cesur dedelerin, insanlığa ders niteliğinde hikâyelerinin iç içe yoğun bir süreç bu geçirdiğimiz 10 gün.

Anlatılacak çok hikâye var ama benim dikkatimi çeken şu; 10 gün içinde, 100 binler sokaklarda olmasına rağmen hiçbir adli olayın olmaması.

Hırsızlık yapan yok, kavga eden yok, kimse kimsenin namusuna kafasını kaldırıp bakmıyor. Cep telefonunu düşüren gencin arkasından koşarak telefonunu teslim ediyor Romen çocuklar.

Meydanlarda herkes zengin, fakir, işli, işsiz, makamlı-mevkili, makamsız-mevkisiz vs. her toplum kesimi iç içe, yiyeceklerini paylaşıyor, battaniyesini paylaşıyor, başörtülüsü, başörtüsüzü, sırt sırta al bayrağın altında uzanıp dinleniyor.

Trafikte en ufak bir hatada birbirine kılıç kalkan saldıran insanlar birden bire buhar olup uçmuş…

Türkiye, hiçbir epistemoloji, hiçbir bilimsel analiz kavramları içinde izahı mümkün olmayan bir ‘HAL’ yaşıyor.

Salâların, tekbirlerin, salavatların, duaların, niyazların arasından 10. Yıl Marşı gibi ‘Demokrasi Şehidi’ ideolojik çakma sesler dile gelince bütün bir milletin, şehit ailelerinin yüzü asılıyor.

Bir hal yaşıyor Türkiye’m, ülkeden vatan olma, ulustan millet olma hali yaşıyor.

Bir öze dönüş yaşıyor sanki bir sihirli el deymiş gibi tenine.

Tüm siyasi, sosyal, ideolojik yorumların ötesinde, asla bu bilimsel disiplinlerin kavrayamayacağı, modern zaman hafsalasını aşan bir hal bu.

Sanki yeni bir ruh üfürülmüş gibi gönlüne bir hal yaşıyor Türkiye’m.

Tanka kafa atışına ölürüm Türkiye’m vesselam…