Benim adım Emel, Yemenli Emel…

Anasının sırma saçlısı, babasının ceylan gözlüsü

UNICEF’in gözdesi, bütün açların simgesi

Yedi yaşında acından ölenlerin en yenisi…

Sanırım hatırladınız şimdi beni…

Hani şu bir deri, bir kemik olan

Şekilsiz, çirkin, zayıf kız var ya

Resmimi o süt kuzusu çocuklarınıza göstermeye imtina ettiğiniz

Ha işte o, çelimsiz, kemik torbası olan kızım ben…

Hani o haberlerde denk gelince acıyarak seyrettiğiniz

Ağaç yaprağı yiyerek hayata tutunmaya çalışan küçük kız…

Yok, yinede hatırlayamadıysanız ne diyeyim ki ben şimdi size

Canınız sağ olsun…

Bilesiniz ki artık ben, ipsiz bir uçurtma gibiyim

Hem çok uzaklardan sesleniyorum artık sizlere…

Ey karnı tok, sırtı pek büyüklerim!

Ey Ümmetim, Milletim, Kardeşlerim!

Bilin istedim, asla razı değilim ben sizden…

Maskelerin çıkarıldığı o büyük günde,

Yüzyılın Kerbelasında, hiç duymadınız sesimizi

Hepinizi Allah’a söyleyecek, hepinizden şikâyetçi olacağım…

Bu devirde de insan hiç acından ölür müymüş demeyin.!

Bakın öldüm işte…

Diğer ölen elli bin kardeşim gibi, ben de öldüm işte…

Ah yüreği yaralı, eli nasırlı, yalınkat babam benim ahh…

Ben ölüyüm artık, şimdi biraz da babam konuşsun…

Türkiye’den gelen bir gazeteci ile konuşuyordu…

‘’Yemen size çok uzak değil evlat, ecdat yadigârı bu topraklar’’ diyordu

Farkında değildi belki amma konuşurken,

Endişe kuyusunu andıran gözlerle sürekli ağlıyordu…

Pir Sultan Abdal diyordu;

‘’Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu

İnsanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu…’’

Dünyanın en fakir ülkesinde, dört yıldır süren bu kirli savaşa

Dur diyen bir Allah’ın kulu yok diyor ve ağlıyordu…

Kanı çekilmiş limon sarısı gibiydi yüzü

İçinde ne varsa perdesizce, sözü söze diziyordu…

Şeytanın ordusuna, gâvurdan daha gâvur olan

Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyona kızıyor,

Bu işin ardında, karda yürüyüp de izini belli etmeyen

İslam düşmanı tok köpekler, ABD ile İsrail var diyordu…

ABD destekli satılmış Suud ile İran destekli Husilere öfkeleniyor,

Köksüzler Vahabiler ve Şiiler bizim sonumuzu getirdi diyordu…

Yemen halkı açlık, savaş ve hastalıklarla mücadele verirken

Yaşananlara duyarsız kalarak üç maymunu oynayan,

Gözlerini ve kulaklarını kapatan, ruhsuz Müslümanlara

Düşman bir dünyada dostsuz kalmış gibi,

Söyleyecek söz bulamıyordu…

Ah analar Ah! Dedi ta ciğerinden canım babam;

Sütü kalmadığı için bebeğine parmağını emzirten analar,

Ölmüş balasına sarılarak feryat figan eden analar,

Ambargo yüzünden dili dimağı, sütü kuruyan analar,

Ağaç yaprakları ile çorbasını kaynatmaya çalışan analar…

Bir gecede patlamayı bekleyen bahar tomurcuğu iken

Şimdi ölmeyi bekleyen masum yavrular…

Anlatıyor da anlatıyordu, çorak bakışlı canım babam…

Son üç yılda 50 Bin çocuk öldü, 40 Bin çocuk da ölüm döşeğinde…

Her on dakikada biri ölüyor artık…

Her gün 130 çocuk açlıktan ve koleradan ölüyor…

30 milyonluk ülkemin 22 milyonu aç ve susuz…

Bir dilim ekmek bulsalar belki bir gün daha yaşayacak garipler…

2 milyon çocuk ise her an ölümle yüz yüze…

Hey hat…

Vicdanların karardığı şu yalan dünyada

Hani Müslümanlardan vazgeçtik de bir kalemde

Acaba insanlardan bir ses yok mu? Diyordu…

Açlıktan mum gibi eriyen

Koca koca adamlar, şimdi küçücük mezarlara gömülüyorlar…

Biz sustukça da Yemen hızla ölüyor.

Ağır gelsin diye tabutuna taş koyulan çocuklardan bahsederken

Sanırım gözünün önüne ben geldim

Hz. Ömer(R.A) sözünü söyleyip sustu…

‘’Dağlara buğdaylar serpin, Müslüman ülkede kuşlar aç demesinler…’’

Babam sustuğuna göre sanırım veda cümlesi de bana düştü…

Ölüm Allahın emri, kalanlara selam olsun…

Bizim için hayır dua yapanlara selam olsun…

Yemenli evladınız Emel…