Şuurlu olmak için niyet ve mekâna hâkimiyetinin ardından son şart ise zamana sahip olmaktır. Şuurun üçüncü bölümü olan zaman, insanın varlık iddiasının da temelidir.

Geçmişi hatırlamadan vaktin şartlarına hâkim olmayan insanın geleceğe dair bütün tasavvurları hatalı olacağı gibi hiçbir tasavvur sahibi olmadan savruluyor olma ihtimali de yükselir. Şuurlu olarak namaz kılabilmek için önce niyete mecburduk. Niyetin ardından mekân hâkimiyetiyle kıbleyi tayin edebiliyorduk. Son şart ise vaktin tespiti için zamana sahip olma mecburiyetidir.

Zamana sahip olmayanın düştüğü durumun adı en iyi ihtimalle savrulmak olacaktır. Çünkü Cevdet Said’in dediği gibi: “Tarih bilgisi toplumun psikolojik sağlığıdır.” Tarih bilgisi olmayan ya da yanlış olan birey de olsa toplum da olsa sağlığı bozuktur. Bu bozuk sağlıkla ne kadar iyi niyetli olursa olsun, hangi imkâna sahip olursa olsun amelin sonunda bir hayra ulaşması mümkün olmayacaktır.

Cihad, evlat, ilim, feda, aksiyon, inziva, sabır, şükür, hamd, ticaret, keyif ve adaletin kesin belirlenmiş zamanları olur ve bunlarda yapılacak zamanlama hatası her şeyin başımıza yıkılmasına sebep olur.

Zamana sahip olmak ataların mirasından fayda sağlamaktır. Zamana sahip olmak memleket, yurt ve vatan arasındaki farkı bilerek hakların farkında olmaktır. Zamana sahip olmak ana sahip olmaktır. Zamana sahip olmak geleceğin getireceklerine hazır olmakla birlikte gelecekten talep etmektir. Tarh, an ve yarın algısı bir bütün halinde zamana sahip olmayı gerektirir.

Şeytanın üflediği nefeslerle savrulup perişan olmamak için şuurlu olmayı öğrenmeliyiz. Hayatın her alanında “Allah rızası” için niyet eden, kelimenin bütün anlamlarında mekâna hâkim ve zamana sahip olan insan şuurlu insandır…