Avrupa Birliği ve NATO konusunda tarihi dönemeçlerden geçiyoruz, aslında karar aşamasındayız. Recep Tayyip Erdoğan öncesi Türkiye için Kuzey Atlantik Paktı (NATO) bir kalkan, Avrupa Birliği ise tünelin ucundaki ışıktı, aydınlıktı, refahtı, huzurdu, çünkü Türkiye yıllarca manda yanlısı, ABD güdümlü, Batı hayranı yöneticiler tarafından prangalanmıştı. Erdoğan, 15 yıllık süreçte terör örgütleri, cuntalarla mücadele verirken, cihanşümul bir devletin temellerini de attı. Bu yabana atılacak bir durum değil. “Avrupa bizi haçlı birliği layık görür mü?” perspektifinden Avrupa’nın durumu sorgulayan bir evreye geçtik. Türkiye ekonomik bağımsızlık yolunda emin adımlarla ilerliyor, bir yandan enerji üslüğü, bir yandan hava üslüğü bir yandan ticaret üslüğü… Ayrıca küresel siyasette Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geldiğimiz noktada çok ileri boyutta. Erdoğan öncesinde, Özal ve Erbakan dışında medeniyetin merkezi Doğu öcü gibi görüldü, coğrafyadan ziyade biz bizimle vatan uğruna, İslam uğruna can veren kardeşlerimizi düşman olarak gördük. Erdoğan ile bu durum değişti. Batı’nın sömürdüğü Doğu coğrafyası ve Afrika öcü değil, gönül köprülerinin yeniden kurulması gereken bir bölge. One munite’tan sonra köprüleri kurduk, küresel sömürüye “Dur” dedik, Müslüman haklarını savunduk, tarihi Türk kimliğine, Selçuklu, Osmanlı şuuruna erişme yolunda da çabalıyor.
Müslümanlar ve insanlık için yaptığımız atılımlar prestijimizi artırdı. Türkiye’nin manevi gücü maddi gücünden çok daha fazladır. Hatta daha da ileri giderek şunu söylemek gerek; 15 Temmuz’da 25 milyon kişi bir telefonla meydanlara indiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yine aynı şekilde Ortadoğu’da milyonları bir araya getirebilir. Maddi gücümüz de artıyor. Dolayısıyla güçlenmiş bir Türkiye, dengelerin değişmesi gerektiğinin gerçeğidir. Eskiden figürandık, sığınandık, bugün oyuncu, bugün güvenli liman. Kendimize açı belirlememeliyiz; zaten açımız var o da “adil düzen.” Yol arkadaşlarını ise belirleme durumundayız. Avrupa Birliği? Türkiye aleyhine her kararın alındığı kurum, terör barınağı, sömürünün merkezi… Kısacası Türkiye’yi zincirlemeye çalışan bir topluluk. Gerginliğimiz dönemsel değil, biz büyük olmak istedikçe onlar faşizmin türlüsünü uygulayacak. O halde ya bizi dinleyecekler, ya ilişkilerimiz kopacak. Peki ya NATO? Türkiye’ye bugüne kadar ne katkısı oldu? Sadece bir gölge, bunu Trump da söylüyor. NATO terör örgütlerinin merkez üssü, NATO işgal kuvvetlerinin topluluğu, NATO Müslümanlara yapılan katliamın sorumlusu. Bize silah bile vermiyorlar, güvenlikle ilgili karar yok hepsi siyasi ve ortak noktalı Türkiye’yi alaşağı etmek. Türkiye, artık küresel bir aktördür ve yanında yer alan her ülke kazanır, Putin ve Şi Cinping bunu çok iyi biliyor. Lakin Trump ve Merkel bu gerçeği göremezse oyun dışında kalırlar. Kimseye mecburiyetimiz yok, lakin hepsi bize muhtaç, bu avantajı kullanırken bir olmalıyız, zira durmayacaklar, Büyük Türkiye’yi engellemek için yeni planları devreye sokacaklar… Bizim planımız da 80 milyonun birliğinden sonra ümmetin ortak değerler etrafında birleşmesi olmalıdır tek kurtuluş budur…