Keşke gazetenin sadece birinci sayfasını değil tamamını renginize boyasaydınız. Sudokuyu hazırlayanlar bile gece gündüz lidere küfrediyor. Keşke bizim sudokucu çocuklara bir fırsat verseydiniz.

Mesela o kadın var ya, o kadını taa o zaman vekil yapmayacaktınız. Onu baş tacı etmeyecektiniz. “Şu kadına haddini bildirin” diye bağırıldığında “had bildirilen kadın”ın yanına onu oturtmayacaktınız. Taa yakın zamana kadar onu “kanaat önderi” bellemeyecektiniz.

Kanaat önderi dedim de son on yılda ne kadar başarısızsınız “kanaat önderi seçiminde”. Gazete sütunlarınız, televizyon ekranlarınız bir sürü düdük makarnasıyla dolu. Benim düdük makarnası dediğime siz kanaat önderi diyorsunuz. Ne iş?

Bak işte, birden aklıma geldi; o adamı rektör yapmayacaktınız. Yaptınız. Şu adamı müdür yapmayacaktınız, Yaptınız. Bu adama o koltuğu vermeyecektiniz. Verdiniz. Herkesler itiraz etti, dinlemediniz. Bir de şu ihale peşinde koştuğu için herkesin illallah ettiği adam var ya. Onu da il başkanı yaptınız. Yapmayın dediler yaptınız.

O MASADA BİRAZ İZAN, BİRAZ İNSAF

Dahi anlamındaki de’leri ayrı yazmayı bile beceremeyen adamları sırf aynı masada oturuyordunuz diye alıp “gazeteci” yaptınız. Sırf sizin masanızda duyduklarıyla “kulis gazetecisi” oldu. Olsun. Dert değil de, bari aynı masada otururken biraz izan, insaf filan da duysaydı. Demek ki hiç o taraklarda beziniz olmadı.

Yarın bir gün lazım olur diye arkasından ittirip bakan danışmanı yaptırdığınız adam, sonradan suratınıza bakmayınca keşke onun hakkında “hain” diye dedikodu yaymasaydınız.

Arada sırada, kırgın suratlarıyla sandığa gidip, size kerhen destek vermekten elleri nasırlaşmış kitleye de göz ucuyla bi selam çaksaydınız keşke.

Kapınızda sürünen çocuğa, bari kendi kazandığınız parayla almadığınız arabanın sol ön tekerini verseydiniz de, o parayla üç yıl dergi çıkartsaydı o çocuk.

Keşke, avro üzerinden yaptığınız pazarlıklarla satın aldığınız pahalı gözlükleri ipek eşarbınızın üzerine çıkarıp, flaşlar patlarken poz verdiğiniz huzur evi ziyaretleri yerine, evde dolma yapıp kermeslerde satsaydınız. Dolma yapmayı unutmasaydınız keşke. Kermes yapmayı unutmasaydınız.

İki dakika laf dinleseydiniz. İnsan kaynakları önemli dediğimizde… Ergen siyaseti önemli dediğimizde… Madem öyle; çay bahçesinden çıkıp kafelere taşınmadan önce arabanızı valelere teslim etmekten çekinen tavrınızı da evde bıraksaydınız. Bizim insan kaynaklarımız çay bahçelerinde, okul kantinlerinde. Arada okulu kırıp çay bahçelerinde ‘İbn-i Arabi” okuyan çocukları da dinlemeyi

akıl etseydiniz. Hep Oksfordlular, Kembiriçliler olmasaydı yanınızda keşke.

SESLİ BİLDİRİMLERİ KAPATSAYDINIZ

İçkili restoranlara gitmemek gibi şahane huylardan vazgeçmeseydiniz. Fotoğraf çekenler hain, video çekenler şerefsiz, telefon dinleyenler ahlaksız… Tamam ama siz de keşke o videonun konusu olmasaydınız. Dünyayı kurtarırken, Gazze’yi kurtarırken, Konya’yı, Şam’ı kurtarırken; namazı, orucu savsaklamasaydınız mesela keşke. Pahalı telefonlara bi ezan uygulaması indirmek çok mu zordu? Sizi ulu orta rezil etmesin diye sesli bildirimlerini kapatıverirdiniz olur biter.

Aday adayı olduğunuz şehre “vizyon kazandırma iddiasını” bırakıp; el sıksaydınız, muhabbet etseydiniz keşke. Ve tabii ki keşke adayı olduğunuz şehrin sokaklarını iyi tanısaydınız.

Gazetecinize haksızlık yapmasaydınız. Üstelik gazetecinize, daha iki gündür yanınızda olan, paranın kokusuna yanaşmışlar eliyle haksızlık yaptınız, yapmasaydınız bunu. Türlü çilelerle oluşmuş “medya” araç gereçlerinin keşke sadece birinci sayfasını değil tamamını renginize boyasaydınız. Eklerinde çalışanlar “gezici”, röportajcı “ateist”, gurmesi “ayarsız”.

‘Gazeteniz’in ‘sudoku’sunu hazırlayanlar bile gece gündüz liderinize küfrediyor. Keşke bizim sudokucu çocuklara bir fırsat verseydiniz.

Bütün bunlar olup biterken derin analizler yapıp “Ama Davutoğlu da çok şey”, “Ama Tayyip de çok filan” gibi suçu, omuzlarında zaten dünyanın yükü olanlara atıp kurtarın kendinizi.

Siz zaten süpersiniz ya! Mükemmelsiniz ya! Kapı kapı gezip oy istediniz, çok çalıştınız, ahlak, liyakat, metanet, adalet, hak, hukuk hep sizde tecelli etti ya! Tamam. Suçlu hep Tayyip, hep Davutoğlu zaten.

“Seçmen AK Parti’ye bi mesaj verdi bu seçimde.” diye gezip durun. Kimse artık bu seçmen? Kimse artık onun ders verdiği AK Parti?

Yazının burasında aynada kendiyle karşılaşan kardeşim! Kendini iyi hissedeceksen söyleyeyim. Şimdi git yüzünü yıkayıp güzelce bir abdest al; kendine gel. 7 Haziran’dan beri yaşadıklarımız gösteriyor ki ‘sensiz olmuyor’. Sende maya sağlam. Şu çamuru akıt üzerinden, şu kiri-pası bi temizle. Hadi. O girdiğin kompleks sana hiç yakışmamış. Çıkar onu. O unutmak için çok çabaladığın şeyi de aslında unutmadın sen. Hatırla tekrar onu. Kalk şöyle bir ayağa. Silkelen.

Hah! Haydi Bismillah!