Söyle lanetlenmiş, söyle nedir elinden gelen rüzgâra karşı?

Nedir elinden gelen, ey lanetlenmiş,

çiçeklenip filizlenene karşı, sessizce tetikte bekleyen ve seni kınayana karşı?

Ey lanetlenmiş, satın aldığın her şey, ihanetinin salkımında sallanır

ve sürekli yıkamak zorundasın onu parayla.

 

Ey lanetlenmiş, gönderebilirsin sürgüne, tutuklayabilirsin ya da işkence edebilirsin

yıkabilirsin evlerimizi, öldürebilirsin topyekûn ve tezelden ödeyip

satın alabilirsin pişmanlıkları, ne ki rahat bir uyku yok sana

uzun namlulu tüfeklerinle, uçaklarınla, tanklarınla çevrilmiş olsam da

ben ana yurdumun bağrında

bir sığınmacı olarak yaşadıkça rahat uyku yok sana!

 

Haydutsun sen, geldin uçaklarınla,

markalı ayakkabılarınla, Starbucks bardaklarınla haydutsun,

ödül dağıtan kara hahamlarınla, haydutsun geldin gökyüzünden

çocukları öldürmek için, çocuk kanı aktı sokaklarda

günlerce çocukların kanı aktı ince ve küçücük kelimelerle.

 

Çakalların bile tiksindiği çakallar, kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,

yılanları bile iğrendiren yılanlar!

Yüz yüze gelince bunlarla

kanını gördüm Gazze’nin, kabarıyordu

bir onur ve bıçak dalgasında boğmak için hepinizi!

 

Hain siyonistler; ölü evimi görün,

bakın paramparça vatanıma; erimiş maden akıyor her evden

çiçek yerine, her çukurundan Filistin’in

İntifada yükseliyor, her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,

gören bir tüfek, kurşunlar doğuyor her cinayetten,

o kurşunlar günün birinde, on ikiden vuracak yüreğinizi.

 

Soracaksınız: Bu şiir neden

düşleri anlatmıyor, yaprakları

ve zeytin ağaçlarını ana yurdumun?

 

Gelin, görün kanı sokaklardaki

Gelin, görün

kanı sokaklardaki

Gelin, görün kanı

sokaklardaki

Gelin, görün akan kanı!

 

Not: Bu şiir Pablo Neruda’nın şiirlerinden pastiş yöntemiyle yeniden yazılmıştır.