Teknolojinin iletişim araçları alanında da gelişmesi ile beraber bütün dünyada bir psikolojik algı aracı olarak yayılmaya çalışılan yalan haberlerin sahte hesaplarla veya gerçek kişilerce ortaya atıldığı bir dönemde bu sorunla baş başa kalmak ve çareler üretememek tüm dünya devletlerinin bir sorunu olarak karşımızda duruyor.
Yalan haber veya söylemlerin nelere mal olacağını hepimiz biliriz, herkes bir şey söyler, kimileri dine kimileri dürüstlüğe kimileri de iyi bir insan olmanın erdemlerine bağlayarak yalan söylemenin zararlarını açıklayabilir.
Kendi ülkemiz açısından bakacak olursak yalan algı veya haberle ne kadar alışık bir kamuoyumuz olsa da durum daha da tehlikeli boyuta gitmiyor değil. Özellikle siyasal ve sosyal anlamda yayılmaya çalışılan yalan haberlerle toplumda fay hatlarının kırılmaya yol açmasından medet umanların olduğu bir yerde kendilerinin ne fayda sağlayacağı merak konusu. Başta fayda sağlanacak gibi duran bir gelişmenin ilerde kendisine döneceğini de bilememek de bu işin akıl tutulması olan boyutuyla ilgili bir durum.
Sadece iktidarı hedef alan yalan haber veya algı çalışmaları değil sorun olarak görülen, aynı şekilde muhalefet partilerini de hedefe koyan yalan haber veya algı girişimleri de toplumsal parçalanmanın hızını artırdığı gibi ilerde bir arada yaşayabilmenin önündeki en büyük engel olarak duruyor.
Her ne kadar teknolojinin gelişmesi ile bazı algıların takibi ve sorumlularının belirlenmesi zor olsa da devletlerin bu alanda bazı müeyyideler getirmesi önemli bir husus. Ülkemizde olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde dinden sosyolojiye, siyasetten ekonomiye kadar yalan söylemlerin paylaşılması ve paylaşan kişi veya odakların her hangi bir yaptırıma uğramaması ilerde daha çok büyük sorunların habercisi gibi görünüyor.
Sosyal medyada gerçek olmayan kullanıcı profilleri ile yapılan linç ve yalan haber algılarının zararlarını ülkece çeksek de bu durumun ileride daha büyük olumsuzluklara neden olacağı aşikâr. Sosyal medya şirketlerinin kullanıcıların ancak kimlik numaraları ile gerçek şahısların adına hesap açmayı şart koşmaları bu sorunu çözmenin en önemli adımı olacak gibi duruyor. Böyle bir şartın getirilmemesi de belki de kasıtlı bir durum, orası biraz tartışmaya açık gibi duruyor.
Eğer ülkemizde ve diğer devletlerde bu alanda bir önlem alınmazsa toplumsal alanda huzurun sağlanması ve bir arada yaşamanın daha zor olacağı bir dünya bizi beklemektedir diyebiliriz. Net olan şey ise sorunu herkesin bilmesi, bilinmeyen ise neden çözüm üretilmediği, anlamlandırılamayan yer burası.