Şöhret, insanın yaptığı bütün amelleri iptal eden bir hastalıktır. Hâlık’ı değil, halkı memnun etme girdabı olan şöhret, beşere köleliği, Allah’a kulluğa tercih etme ahmaklığının dik âlâsıdır.
İnsanın meziyeti olmayan bir şeyi, o meşhura (!) mal etme hadsizliği olan şöhretle ilgili olarak Risale-i Nur Külliyatı müellifi Bediüzzaman Said Nursi’nin veciz ifadeleri bulunmaktadır. Üstad Bediüzzaman, bu handikabı “Ey şan ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al. Şöhret ayn-ı riyadır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar.” sözleriyle ifade eder. (Mesnevi-i Nuriye-83)
SEMÂDAN YERYÜZÜNE YAYILIR!..
Meşhur olmanın, meşru (helal) olanı da vardır ki; O da Allah’ın rızasından geçer. Allahu Teâlâ, bir kulun ibadetini kabul ederse, bütün meleklere ve âleme “Gelin bu kulumu seyredin. Bakın ne kadar güzel âyinedârlığını bilip arz ediyor! Hepiniz bu kulumu sevin!” diye emreder. Bunu bir misalle desteklemek isterim: Allahu Teâlâ, Resul-i Ekrem’i (asm) sevmiş; onun için bütün âlem de Resul-i Ekrem’i (asm) sevmiştir. Hadis’te varid olmuştur ki Allah, bir kulunu sevdiyse Cebrail’e (as) der: “Ben falan kulumu sevdim. Sen de sev.” Cebrâil (as) da onu sever. Bu sefer Cebrâil aleyhisselâm bütün meleklere emreder: “Allah falan kulunu sevdi, ben de sevdim, siz de sevin.” Hepsi de onu sevmeye başlarlar. Tâ yeryüzüne kadar onun sevgisi yayılır.
Bir olan Allah, kişiyi severse bin olan âlem, o kişiyi teşhirle birlikte sıdkına şehadet eder…
DİNİ, DÜNYALIK İÇİN KULLANANLAR!..
Meşhur olmak istemenin fecaat olan yolu ise dünyevi makam, mal ve servet elde etmek için dini basamak yapmaktır. Nasıl ki; Ahbâr ve ruhbanın çoğu, insanları kandırıp çeşitli hile ve hud‘alarla onların mallarını yiyorlar ve insanların servetlerini kendi ellerinde biriktiriyorlar. Aynen öyle günümüzde dahi dine hizmet ettiklerini iddia eden bir kısım kişiler, dini dünyaya rüşvet vererek mal ve para toplamak derdine düşüyorlar.
BAKARA SURESİ’Nİ GÖRMÜYOR-GÖREMİYORLAR!..
Tarihte görüyoruz ki; nice ahbâr ve ruhban, bazı krallardan bile daha büyük servete sahip olmuşlardır. Aynen öyle bu zamanda da Allah’ın ayetlerini sırf dünyayı elde etmek için kullanan bazı zevat, hak etmedikleri bir mal ve servete sahiptirler. Bakara Suresi’nde bu kimseler için “Ayetlerimi az bir karşılık ile satmayın, yalnız benden (benim azabımdan) korkun.” denilmektedir.
HAYATIMIZI İBADETE ÇEVİREBİLİRİZ
Müslüman’ın iyi bir niyetle yaptığı çalışmalar ibadet hükmündedir. İman ve ibadetini çalışmasıyla harmanlayan kişi, hayatını ibadete çevirebilir. Bundan dolayı iyi niyet, iman ve ibadetle geçirilmiş bir ömürdeki bütün çalışmalar; ibadet sayılabilir.
CENNETİN KOKUSUNU DAHİ ALAMAZLAR!..
Dinî ilimleri öğrenip de ilmini dünya menfaatine alet eden kişi ise büyük vebal altındadır. Böyle durumda olan kişi, ikiyüzlülük etmekle birlikte ahiretteki karşılık yerine dünyayı kazanma derdindedir. Böylece Allah’ın dinini istismar ederek kendine menfaat sağlamakta, çok yönlü bir münafıklık/ikiyüzlülük göstermektedir.
Bugünkü yazımın son sözü olarak bir Hadis-i Şerif’i hatırlatmak isterim; “Allah’ın rızasını elde etmek için öğrenilmesi gereken bir ilmi, dünyevî bir menfaati elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet günü cennetin kokusunu dahi alamaz.” (Ebu Davud, İlim, 12).
Selam ve dua ile…
Fiemanillah…