“Eğer Dünyayı istiyorsanız gelin size mihrlerinizi vereyim, ama Allah’ı, Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, sizden iyilik yapanlara büyük mükâfat hazırlandı.”
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Allah’a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun.”
Yunus Emre’nin şu sözünde de dile hâkim olmanın önemini çok açık ve zarif bir şekilde görüyoruz: “Söz ola kese savaşı/Söz ola kestire başı/Söz ola ağulu (Zehirli) aşı/Bal ile yağ ede bir söz.”
Lokman Aleyhisselam’a demişler ki: “Şu kesilen hayvanın en kıymetli yerinden bize parça getir. Gidip dilini alıp gelmiş. Bir başka sefer de en kötü yerinden getir demişler. Yine dilini getirmiş. Demişler ki her iki seferde de dilini getirdin bunun hikmeti nedir? Demiş ki dil temiz olursa bütün vücut temiz olur, dil temiz olmazsa bütün vücut sıkıntıdadır.”
Kur’an-ı Kerim’de Adap Suresi olarak bilinen Hucurat Suresi’nde Yüce Allah (cc) buyuruyor ki: “Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fâsıklık ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir. Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hucurat-11-12)
Bu iki ayette genel bir çerçeve çizilmekte ve müminler uyarılmaktadır. Dikkat edecek olursak ağırlıklı olarak dil ile ilgili fiillerden bahsedilmektedir. Alay etmek, lakap takmak, gıybet etmek gibi…
Peygamber Efendimiz bir gün ashabına şöyle sordu: “Sizce müflis kimdir?” Müflis, “Bütün varlığını kaybetmiş, ticareti bitmiş iflas etmiş kimsedir.” dediler. “Size gerçek müflisi haber vereyim mi?” buyurdular. “Evet ya Resulallah” dediklerinde. “Müflis o kimsedir ki; kıyamet günü yığınla sevap getirmiş. İlk tartıda sevapları ağır gelmiştir. Ancak, kimine hakaret etmiş, kimine iftira etmiş, kiminin gıybetini etmiş, kimisine haksızlık etmiş böylelikle birçok insanın hakkını üzerine geçirmiştir. Orası ödeşme yeri kimseye haksızlık edilmez. Getirdiği o sevapları haksızlık ettiği kişilere verilir. Verile verile sevabı kalmaz amma haksızlık ettiği insanlarla henüz ödeşememiştir. Bu sefer onların günahlarından bir kısmı kendi defterine geçirilir. Neticede o işlediği günahlar yüzünden cehenneme girer. İşte müflis budur.”
Kur’an-ı Kerim’de; “Eğer Dünyayı istiyorsanız gelin size mihrlerinizi vereyim, ama Allah’ı, Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, sizden iyilik yapanlara büyük mükâfat hazırlandı” (Ahzab 28) buyrulmaktadır.
Hal böyle olunca işimizde, sözümüzde titiz olmalı, toplumumuzun gelişmesi ve ülkemizin kalkınması, insanlığın refah ve mutluluğu için yaptığımız hizmetlerimizi, halka hizmeti, hakka hizmet bilerek karşılığını Allah’tan beklemeliyiz.