Bugünlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anadolu Grubu ve Coca Cola’nın girişimi olan meyve suyu fabrikasının açılışına katılması ve mezkûr markanın önünde çekilmiş kareler üzerinden kıran kırana bir söz trafiği yaşanıyor.
İdeolojik tutum ya da davranışlar devletlerin duruşları gibi faydaya endeksli değillerdir. İnancın ya da fikrin temellendirmesiyle yürütülür/güdülür. İdeolojik/fikrî refleksleri bu çerçevede siyasete kurban etmek hem fikre hem de şahsiyetlere hakarettir.
Daha düne kadar Coca Cola’yı boykot mesajları yayınlayan bir kesimin bugün çıkıp sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan o açılışa katıldı diye en hafifiyle; “Ne olacak ondan başka daha neler var neler!” tepkisi önceki tepkinin bağlamından ne kadar da uzak bir tepkidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı bu açılış programı ülke ekonomisine yaptığı/yapacağı katkılar düşünülerek gerekli görülmüş olabilir. Devlet için bu gerekli hatta zorunlu bir program da olabilir. Ekonomik dengeler falan filan bunu gerektiriyor da olabilir. Bu durum, ne mezkûr markanın Filistin’de Müslümanlar’ın topraklarını işgal edip çocukları katleden İsrail’e açıktan yaptığı desteği görmezden gelmemizi ne de sırf bu program dolayısıyla bu zulme tek karşı koyan Müslüman liderin Erdoğan olduğunu yok saymamızı gerektirir.
Bu durum bizim gözümüzde mezkûr markayı iyi/meşru yapmaz. İnsan vücuduna olan zararını bir tarafa bırakıyorum. Kazandığı parayı ideolojik olarak dünyada çocuk/kadın demeden insanların öldürülmesine harcayan bir markanın her zaman karşısında olmak en başta insani bir ödevdir.
Öte yandan bu durum, programa katıldı diye de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kötü yapmaz. Ülkesinin iyiliğini düşünen bir liderin ekonomisine yapacağı katkı hatırına katıldığı program dolayısıyla eleştiride niyet okumaya kadar ileri gitmek de bir başka yanlışın göstergesidir.
Bir diğer taraftan Erdoğan katıldı diye de bizim bu markaya koyduğumuz protesto hakkımız düşmez/düşemez. Çünkü bu durumu kuru kuruya bir markaya karşı çıkmaktan çok öte boyutları vardır. Bu ve aynı ideolojiye sahip diğer markaların mallarını almayız, kullanmayız. Biz kullanmadık diye belki onlar finansal çöküntü içine girmeyeceklerdir.
Ama biz imanımızın bize yüklediği sorumluluk gereği ayağımız sabit, durduğumuz yerden emin bir şekilde günlük siyasetin harcı olmayacak kadar ciddi inançlarımızın/fikirlerimizin arkasında durmuş ve sahip çıkmış olacağız…