Bizim oğlan –ellerinizden öper- 5 yaşında. Sorsanız İstanbul’un önemli tarihi mekânlarını bilir. Topkapı Sarayı’nın önünden geçerken bizi uyarır. Çok uzaklardan Galata Kulesi’ni görse anlatmaya başlar. Biz öğretmedik bunları. Daha doğrusu hızlı ve sistematik olarak öğrenmesinin esas sebebi biz değiliz. Bunların tek sorumlusu İstanbul Muhafızları…
Kültür AŞ’nin yıllar evvel TRT için yaptığı çizgi film, İstanbul temalı farklı hikâyesi ve dozundaki eğlencesiyle dikkat çekmişti. Kimi zaman ben de keyifle izlerdim. Sonra transfer odu çizgi film, daha sonra izleyemedim.
Şimdi ise İstanbul Muhafızları: Ab-ı Hayat Çeşmesi ismiyle sinemaya çıkıyor. Film, bugün vizyona giriyor. Ciddi bir salon sayısı ve iddialı yapımla görücüye çıkıyor.
Geçtiğimiz günkü galasına yine oğlumuzla gittik. Çocuklar filmi izlerken hayli eğlendi. Çizgi dünya ile gerçek dünya, hoş bir hikâye ile bağlanmış, başarılı çizgilerle güzel bir iş çıkarılmış.
Animasyon âlemindeki noksanlıklarımızın giderek eksildiğini görmek heyecan ve umut veriyor. İstanbul Muhafızları gibi yine TRT Çocuk’un hayata geçirdiği çok sayıda yerli çizgi film çalışmasını da yakında beyaz perdede göreceğiz.
Televizyondaki çalışmaların da beyaz perdede boy gösteren filmlerin de belli bir seviyenin üzerinde olması takdire şayan.
Çizgi filmin, çizgi film ifadesinin toplumumuzda yerleştiği kadar hafif bir mesele olmadığını sürekli vurgulayanlardanım. Hayal âleminin resmediliş yöntemlerinden biri olarak çizgi film, bir ebeveyn olmanın ötesinde ‘yaratıcı’ etkisi de vardır. Yönlendirir, dizayn eder, olanı yok eder, olmayanı var eder. Beşeri mananın bir tık üzerindeki bu etkiyi doğru kullanmak çok mühim.
Kültür AŞ’nin başarılı çalışması İstanbul Muhafızları: Ab-ı Hayat Çeşmesi, bu manada çok çok önemli.
Ancak filmle alakalı anlam veremediğimiz bazı unsurları da ifade etmek gerekir.
Öncelikle esas hedef kitlesi 3-9 yaş arası çocuklar olan yapımda bir aşk hikâyesi ve dans meseleleri ne işe yarar, anlayamadık. Yani evet, hedef kitleyi yükseltmek için yapılmış olabilir. Zaten İstanbul Muhafızları’nın bildiğimiz kahramanlarında da bir olgunluk söz konusuydu. Ancak bizim için İstanbul Muhafızları bu değildi. Tutucu bir bakış değil, beklentiden söz ediyorum. Hedef kitleyi yükseltmek için dans, müzikal gibi unsurlar genel duyguyu zedelemiş. Ayrıca hedef kitlesi 3-4 yaşındaki çocuklardan başlayan bir çalışma için fazlasıyla ‘kadınsı’ unsurlar vardı. Kıyafetten mimiklere ve sahnelere kadar uzanan bu unsurların belli yaştaki çocuklar için kabul edilebilir olmadığını belirtmek gerek.
Yalnızca sakıncalı durumu açısından değil, çocukların eğlencesi manasında da gereksiz bir duygusal hikâye vardı filmin merkezinde. Hâlbuki çocuklar en çok filmin girişinden ve çıkışından hoşlandı. Aradaki 30-40 dakika odak kaydı. İstanbul Muhafızları karakterlerinin daha merkezde olduğu, -başka bir ifadeyle- başka merkezlerin odağı kaydırmadığı bir hikâye daha akıcı, vurucu, eğlendirici ve öğretici olurdu.
Ebeveynlerin çocuklarını yanına alıp gönül rahatlığıyla izlemeye gideceği bir çizgi film, esas rayından sapmamış olsa da sorun barındırır hale getirilmiş.
Çizgileri gayet başarılı, uygulaması kıvamında olan bir filmin her bakımdan gönlümüzü ferahlatmasını beklerdik.
Son bir not…
Sihirli hikâyeleri sevmem. Daha doğrusu ‘doğru’ bulmam. Çocuklar için sakıncalı olduğunu da düşünürüm. ‘Sihir’ ile ‘iksir’ ifadeleri arasındaki deruni nüans farkının İstanbul Muhafızları: Ab-ı Hayat Çeşmesi filminde yer aldığını memnuniyetle gördük. Yani iyiler sihirle kazanmıyor. Adı iksir olan ama esasında insani hasletleri işaret eden kadim uygulamalardan faydalanıyor.
Sihirle değil, kadim tecrübe ve insani hasletlere işaret eden yapımlara selam olsun…