Anlaşılan o ki okula başlamak kadar önemli görülen ‘mezuniyet merasimleri’ de artık toplumsal kabullerimizden biri haline gelmiştir. Mezuniyet merasimleri deyince aklınıza hemen üniversiteli uşaklarımız gelmesin! Çünkü artık son dönemlerde bu tür merasimler ‘sanki olmazsa olmaz bir zorunlulukmuş’ gibi anaokullarından mezun olan el kadar sabiler için bile yapılıyor. İşte bu yüzden eğer çevrenizde kep atan süslü ilkokul çocuklarını, cübbe giyen, lakin altındaki bezle yürümekte zorlanan anaokulu çocuklarını görürseniz sakın ha şaşırmayın…

Mezun olup diploma almak esasen “icazet almak’’ anlamına gelir. Mezun olup icazet alan öğrencinin yetkinliği hem toplum hem de resmi kurumlar nezdinde onaylanmış olur. “Çalışma hayatına adım atmak’’ anlamına da gelen bu sevindirici durum, konunun muhatapları tarafından birtakım etkinlik ve törenlerle kutlanır. Lakin her ne hikmetse son dönemlerde, üniversitelerdeki mezuniyet törenleri gibi anaokulundan liselere kadar, tüm öğrenciler için “mezuniyet baloları’’ düzenlemektedir. Üniversiteden mezun olmak demek, okul sayfasının kapatılarak çalışma hayatına geçiş anlamı taşıdığı için bu durum bir nebze kabul edilebilir. Fakat ilkokul, ortaokul veya liseyi bitirince hayata atılmak söz konusu olmadığına göre acaba bu neyin kutlamasıdır. Gerçi şimdilerde doğum günleri bile o kadar şatafatlı kutlanıyor ki zannedersiniz telli duvaklı düğün oluyor…

Millet olarak kutlamalar konusundaki maharetimiz tartışılmaz! Lakin benim itirazım “Özel okullarda başlatılan bu çılgın mezuniyet balolarının, devlet okullarını da sirayet etmiş olmasınadır.’’ Muhatapları tarafından okul bitmeye yakın gayri resmi bir şekilde masumane olarak yürütülen bu törenler, bugün itibarı ile amacının çok fazla dışına çıkarılmıştır. Yapılan törenlerde ciddi anlamda ahlaki çürüme, israf ve harcama söz konusudur. Bunun adı esasen “tüketim çılgınlığıdır ve bu tüketim çılgınlığı ülkemizde ciddi bir sektör haline gelmiştir.’’ Mezuniyet, icazet özelliğini yitirmiş eğlence ve tüketim kültürünün bir ürünü haline gelmiştir. Bu yakışıksız durum, aile bireylerinin huzurunu bozmakta ve onları maddi manevi zor duruma düşürmektedir.

Mezuniyet gecesine “hayattan çalınmış bir gün’’ yaşananlara da “nasıl olsa bir kere’’ mantığı ile yaklaşmak, yaşanan ahlaksızlığa tavan yaptırırken toplumumuzda da sosyoekonomik çöküşlere neden olmaktadır. Kızlarımız, iki ay öncesinden mezuniyette ne giyerim telaşı yaşarken, erkeklerde hayatta bir daha giymeyeceği takım elbiseler için ebeveynlerine servet ödetiyorlar. Öğrenciye yakışmayan kılık kıyafetler, kumaşın az olduğu dekolte elbiseler, yüksek topuklu ayakkabılar, abartılı makyajlar… Ve nihayetinde ‘’büyümüşte küçülmüş çokbilmiş kadınlara dönüşen’’ körpe yavrular  Ailelerin çocuklara sözü geçmiyor, onları kontrol edemiyorlar. Ekonomik olarak zor durumda olan ailelerin çocukları ise bu tür programlara katıl(a)mayarak ya eziliyor ya da dışlanıyorlar…

Demem o ki kıymetli dostlar; ‘’Şatafatımız gâvurdan daha gâvurdur.’’ Yaşananlar ne dinimize ne de örf ve adetlerimize uygundur. Umarım yaşanan asimilasyonlar ve trajediler bir gün son bulur…

Selametle…