Dünya hayatının manasını ve gayesini iyi tahlil etmeli insan.
Gösteriş, şatafat, debdebe, karmaşa haddinden fazla yoruyor bizleri.
Sade yaşamalı insan.
Sadelik ile basitliği de karıştırmamak lazım. Sadelik asla basitlik değildir.
İnsan hayatına ne kadar çok şey sokarsa o kadar çok yorulup, bunalıyor ve hayatın gayesinden uzaklaşıyor. Diğer bir deyişle dünyevileşiyor.
Eşya da az olmalı insanın hayatında, insan da!
Lüzumsuz eşya gibi lüzumsuz insanları da hayatına doldurursan aynı şekilde kendine ve gerçek dostlarına/sevdiklerine ayırman gereken zamanı onlar alıp götürüverirler.
Galiba Hz Ebu Bekir’e ait bir sözdü. Lise yıllarımda bir defterimin en başına not etmiştim 35-40 sene önce: “Kitaplar da dostlar gibi az, fakat iyi seçilmiş olmalıdırlar.”
Ayrıca lüzumunda da hızlı yaşıyoruz, biraz yavaşlamalı, ânı yaşamalı kendimize ve sevdiklerimize zaman ayırmalıyız.
Her işi koştur koştur, alelacele yapıyoruz.
Zamandan tasarruf etmek adına kahvaltı yapmadan evden dışarı fırlıyoruz. Yemek saati olup olmadığın farkında bile olmada ayaküstü bir şeyler atıştırıyoruz, Hızlı hızlı yürürken ya da normalden daha hızlı araç kullanırken telefon hiç elimizden düşmüyor.
Mutfakta omzumuzla kulağımızın arasına sıkıştırdığımız telefonda birileri ile hararetli hararetli konuşurken bir yandan da bir şeyler doğrayarak yemek pişirmenin telaşındayız.
İş yerlerimizde de farklı davranmıyoruz. Bir yandan önümüzdeki bilgisayarda bir şeyler yaparken aynı anda telefonda başka işleri bitirmenin telaşındayız.
Sosyal faaliyetlerimizin de hiç farkı yok.
Aynı anda birkaç işi yapmak çok büyük kazançlar sağlıyor mu bir bakmak lazım.
Bakılması gereken diğer bir husus bu şekilde bir şeyler kazanıyoruz derken neleri kaçırdığımızın farkında mıyız?
Dünyalık adına kendimizi heder ederken çocuklarımızın nasıl büyüdüklerini dahi kaçırıyoruz.
Kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçek, geçen zamanın asla geri getirilemeyeceğidir. Yani zamanın telafisi yok.
Geçmişte bu denli hızlı ve karmaşık yaşamıyorduk. İşler bitmiyor muydu?
Eskiden büyüklerimiz hep derdi: “Bu dünyanın işi bitmez, boşuna yorma kendini sen de bitiremezsin!”
Peki bunca yaşanmışlığa, bunca tecrübeye rağmen bu ısrarcılık niye?
Huzursuzluklarımızın, çabalarımızın bu denli hareketli hızlı ve sıkıştırılmış yaşamamızın temelinde huzursuzluk ve kaygı da yatıyor.
Kariyerimde zirveye çıkacağım, para-mal-mülk biriktireceğim diye çırpınmak adeta kendini heder etmek bu hayatta yapılacak en büyük yanlışlardan.
Anı/hatıra biriktirmek bir çözüm yoludur Aradan zaman geçtikten sonra geriye dönüp baktığında “İyi ki yapmışım, iyi ki yaşamışım” diyebileceği hatıraları olmalı… Anı yaşamalı insan. Yaşanılan anın kıymetinin ve güzelliğinin farkında olunmalı. Ayrıca abartmadan yaşamalı insan.
Vasat ümmet ne demek, neden orta yol önerilmiş, ifrat-tefrit ne demek, neden aşırılıklardan kaçınılmasının gerektiği çok iyi tahlil edilmeli.
Sade ol basit olma, sade yaşa basit yaşama ve gelecek kaygısıyla hayatı kendine zindan etme; ânı yaşa.
Güzellikler sizinle olsun.