Aliya İzzetbegoviç’i geç tanıdım.

Onunla omuz omuza duran bir dostu olmak isterdim.

Allah bunu ahirette nasip etsin.

İnsanın çaresiz hissettiği durumlar oluyor hayatta.

İstanbul’a kıymetli dostum, kardeşim Hakan Albayrak ile birlikte ani bir kararla Ankara’dan hicret ettik.

İstanbul’da tutunmaya çalıştığımız günlerdi.

Kolay günler sayılmaz.

İstanbul’da olmak heyecanı, İstanbul korkusuna, şehrin bizi yorgun bırakışına galip geliyordu.

Bosna’nın bağımsızlığını ilan ettiği vakitlere denk düşüyor o yıllar.

Bağımsızlık haberine sevindik Bosna’nın.

Aliya İzzetbegoviç’i elbette biliyordum.

Bilmek tanımak sayılmaz.

Savaş patladığında tabii olarak bütün dikkatlerimiz Bosna’ya çevrildi.

İçimizi acıtan haberler düşmeğe başladı.

Katliam haberleri.

Hakan bir yolunu bulup Bosna’ya uçtu.

Karındaşlarımdan öte sevdiğim kardeşimin, her türlü gâvurluğun yaşandığı ve henüz güçlü bir savunma gücü oluşmamış Bosna’ya gidişine olan endişem Bosna’ya yönelik hassasiyetimi ikiye katladı.

Bosna’da olan biten her şeyi öğrenmeye çalışıyorduk.

Ve bir şeyler yapabilmek için de çareler arıyorduk.

Güçlü bir kamu oyu oluşturmak bunların en başında geliyordu.

Ve Aliya İzzetbegoviç’in yüksek şahsiyetini tanımaya başladım.

Tanıdıkça hayranlığım arttı.

İnanılmaz bir seciye.

Aliya’yı tanıdıkça Bosna için umudum güçlendi.

Bosna’ya gidemedim.

Bosna için endişelerim azaldı.

İki sebepten.

Birincisi Aliya İzzetbegoviç, ikincisi Hakan Albayrak.

Bu iki adamın olduğu yerde onlarla omuz omuza melekler de dururdu çünkü.

Hayatımda iki pişmanlık taşıyorum.

Birincisi savaş dönemlerinde Bosna’da olamamanın pişmanlığı, ikincisi Mavi Marmara’da bütün dostlarımın içinde olduğu derya içindeki o ceviz kabuğunda.

Bunların kederi bana yeter.

Diyorum ki kendime, ‘Adil olmayan bir barış, süren savaştan daha iyidir’ fikrine inandığı halde Sırpların,  bütün adalet ve insanlık duygularına ters önerileri yüzünden evine ‘Savaşa devam ediyoruz ’ imkansız kararını çarmıha gerilmek görerek dönen onurlu bir adamın yanında olmalı ve onun safında savaşmalıydın.

Ölmeliydin gerekirse.

Aliya’ya, bir insanın ne kadar onurlu olabileceğinin müşahhas kanıtı o bilgeye hayranlık duyuyorum.

Allah’tan rahmet diliyorum.